Çok uzun zamandır içimde biriken ve dışarıya vuramadığım birkaç düşüncemi sizlerle paylaşacağım. Umarım sıkılmazsınız...
*****
İnsanlar en mükemmel yerlere gidebilir, gezebilir, görebilir ama...
İş o yeri bir de görüntülemek olunca; iyi ve güçlü bir kompozisyonla fotoğraf çekebilmeli. Rastgele manzara çeker gibi çekmemeli. Her şeyden önce anlatmak istediği bir konusu olmalı. Gelişigüzel bir kareyi herkes çekebilir. Zor olan, güzel olan o kareyi bir sonuca bağlamaktır. Sanatçı yada bu işe gönül vermiş kişi, çektiği kareyi uygun ve geçerli bir kompozisyonla insanların önüne servis edebilmelidir. Bu yolda hata yapa yapa, işin ehli kişilerin eserlerine baka baka tecrübe edinmeli ve kendine has bir çizgisi olmalı özgün bir fotoğrafçı adayının...
*****
İnsanlar konuşa konuşa anlaşır derler büyüklerimiz. Hakikaten de öyledir aslında. Dert, sıkıntı, fikirler dile getirilince çözüme ulaştırılır. Lakin bir yerde konuşmakta bazen meselelerin çözülmesine ya da anlatılmak istenilen noktasında yetmeyebilir. Hatta konuşmaya meydan verecek zaman da olmayabilir. Böyle bir halde direkt olarak tek çözüm kalır : O da tabii ki yazmak...
*****
İşte bu yüzden yazıyorum... 3,5 yıldır FUTBOL üzerine bloglar karalıyorum. Blog yazarlığının beş para etmediği, saygı duyulmadığı, önemsenmediği bir platformda yazarak hayatta kalmaya, tutunmaya çalışıyorum. Araştırıyorum, kendimi geliştirmek adına okuyorum bolca. Yazdıkça rahatlıyor, derin düşüncelere dalıyorum. İnsanın bildiği, takip ettiği ve adeta yaşadığı bir konu üzerine yazması kadar güzel bir duygu olamaz.
3,5 yılda hatırı sayılır sayıda takipçilerim ve tatminkar bir kitlem var. Hatta yurtdışında yazılarıma daha bir itibar ediliyor desem abartıya kaçmış olmam. Dedim ya Türkiye'de blog yazarlığı fark edilmiyor ya da fark edilse de değer verilmiyor. İnsanlar nasıl kulüp tutar gibi siyasi partileri tutuyorsa iş köşe yazarlığına ya da bir yazarın yazısını okumaya gelince; ilk olarak yazarın hangi takımı tuttuğu ya da nerede hangi sitede yazdığına bakılıp not veriliyor. Sonrasında da malum. Ya tıklanıp okumadan hemen kapatılıyor ya da görüp de görmemezlikten geliniyor.
Ben hepsini yaşadım ve tecrübem bu konuda çok. Her zorluğa göğüs gerecek olgunluğa eriştim. Çünkü yazmak ve okumak insanı bu hale getiriyor. Benim de hatalarım oldu ve olacak da. Amacım yazılarımın beğenilmesi, yorumlanması ya da paylaşılması asla olmadı. Zaten gerçek okuyucu seçicidir ve baskıyı sevmez, keyfine düşkündür. Okuyucuya bilgi vermek, klişelerden uzak farklı bir bakış açısını gösterebilmek, hatta çoğu zaman da okurken eğlenmesini sağlamak temel prensibim oldu.
Bir blogger olarak bu yolda Allah izin verdikçe ben sonuna kadar yazmaya devam edeceğim ve hep buralardayım...
Sadece hatırlatmak istedim...
Çalışmalarınıza devam edin...basarılar😊
YanıtlaSilTeşekkürler efendim desteğiniz için 😃
SilÇok iyi bir noktaya değinmişsin kardeşim. Gerçekten başarılı olmuş üstüne söylenecek hiçbir söz yok.
YanıtlaSilTeşekkürler Ahmet Bey...
SilZevkle sizi takip ediyoruz Serdar Bey yazmaya devam edin
YanıtlaSilTeşekkürler efendim, selamlar.
SilBaşarılar...
YanıtlaSilhttp://teknoburger.blogspot.com
Teşekkürler, sizlere de başarılar...
SilGüzel, samimi bir yazı olmuş. Açık söylemek gerekirse futbol konusu benim çok da ilgimi çekmiyor. Bazı maçları izlerim o kadar.
YanıtlaSilBen de hikayeler ya da yazılar paylaşıyorum. Bloggerlar ve hatta tüm insanlar belli bir kalıba göre değerlendirilmemeli bence de. Bu hep karşı olduğum bir şey. Bu konuda aynı fikirde olanları görmek beni mutlu ediyor.
Teşekkürler öncelikle, yorumlarınız için. Bu yazı 2 yıl önce kaleme alındı ama her daim güncelliği var. Ayrıca ben sadece futbol değil, aynı zamanda basketbol ve tenis de yazıyorum ve yazarken maçları değil de hikaye tadında, farklı bir dille ve gözlemle yazmaya çalışıyorum. Sitenizi takibe aldım, yeni bir blogger'sınız ve ileride daha iyi yerlere geleceğinizi düşünüyorum. Yeni yazılarda görüşmek üzere :)
Sil