22 Haziran 2017 Perşembe

Toprağın Kitabını Yazan Adam : NADAL

Öyle güçlü bir karakteri yazmak çok da kolay değil aslında. Yaşadığı sakatlıklar, şanssızlıklar sonrası hem de 30’unu devirmiş, bir yerde tenis kariyerinin dörtte üçünü bitirmiş olmasına rağmen, böylesine güçlü dönebilmeyi kelimelere dökmek oldukça zor. Öncelikle Nadal’ın bu başarısını anlamak için onu izlemeniz, jest mimiklerine dikkat etmeniz ve oyunun her alanındaki heyecanını, başarıya olan açlığını gözlerinizle görmeniz, hissetmeniz gerekiyor. Eğer bunu yaptıysanız, devam edelim.

2017 yılı Nadal için Avustralya Açık’a ısınma mahiyetinde Brisbane’de başladı ve çeyrek finalde Raonic’e kaybetti. Kariyerinde sadece bir kez kazandığı Avustralya Açık’a geldiğinde ise kimse ondan şampiyonluk beklemiyordu. Djokovic ve Murray ağır favorilerdendi. Kazandıkça ritmini bulan Nadal; finale kadar yürüdüğü muazzam yürüyüşte Zverev, Monfils, Raonic ve Dimitrov gibi üst düzey tüm raketleri saf dışı bırakarak finalde herkesin kaç yıldır beklediği FEDAL finalini bizlere yaşattı. Nadal, aynı zamanda 2014 Roland Garros şampiyonluğundan bu yana ilk kez bir Grand Slam finali oynayacaktı.  Son derece epik bir mücadeleye sahne olan maçı Federer’e karşı 5 set ile kaybetti ama ilerisi için çok net bir mesajı da herkese vermiş oldu : “Hazır olun, Nadal bundan sonra daha güçlü gelecek!”. 1 ay sonra Meksika’da finalde Querrey’e finalde kaybetse de Amerika’daki Masters turnuvalarına tam anlamıyla hazırdı artık. 

FEDAL finallerinin tadı damağımızda kalmıştı ki, İndian Wells hemen imdadımıza yetişmişti. Bu defa 4.turda birbirlerine rakip oldular. Federer, Avustralya Açık’ın aksine rahat kazandı ve akabinde zaten şampiyon oldu. Tarihin en büyük ezeli rekabetlerinden biri olan rakibi Federer’in 6 aylık sakatlığı sonrası böylesine efsanevi geri dönüşü şüphesiz Nadal için de büyük bir ilham kaynağı oldu. Toprak sezonu öncesi son büyük turnuvada Miami Açık’ta Federer’le bir kez daha finalde karşılaşması ve set kazanamadan kaybetmesi biraz gardını düşürmüş gibi görünse de artık Nadal, hedeflerine emin adımlarla ilerliyordu. İki ayda üç kez Federer’e yenilmesi belki onun kariyerinde ilk defa olan bir durumdu ama onun dilinde hep aynı sözler vardı : “Ben oyunumu geliştirmeye çalışıyorum ve sürekli finaller oynamak istiyorum.”
Miami ile beraber sert zemin sezonu bitmiş, Nisan ayı gelmişti. Takvimin üçüncü, sezonun ilk toprak Masters turnuvası olan Monte Carlo’da herkes Nadal’ın performansını merakla bekliyordu. Gelmiş geçmiş en iyi toprak oyuncusu olduğu herkesin malumuydu ama üst üste kaybedilen finaller sonrası nasıl bir reaksiyon vereceği yine de bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyordu. Hep daha iyisi için çalışmaya devam eden ve her katıldığı turnuvada daha güçlü bir karakter koymayı tenis felsefesi olarak gören Nadal, inanılmaz geçecek toprak sezonunda ilk kupasını Fransa’da Monte Carlo’da vatandaşı Ramos Vinolas karşısında kazandığında erişilmesi güç bir rekoru da beraberinde getiriyordu. Monte Carlo’da toplamda 10.şampiyonluktu bu. Halka devam edecek ve hemen akabinde Barcelona Açık’ta kariyerinin belki de en rahat şampiyonluğuna hiçbir maçta set kaybetmeden ulaşacak (finalde Dominic Thiem’i yendi) ve mabedinde kazandığı kupanın toplam sayısı yine 10 (on) olacaktı. Barcelona Açık; Nadal’ın aynı zamanda toplamda 18. kez ATP500 Masters şampiyonluğu olmuştu.

On gün sonra bu defa Madrid Open’da zaman zaman kulağındaki ağrıların oyununa müdahale etmesine rağmen önce yarı finalde Djokovic’i eleyip ‘head to head’ kısmında rakibine olan 3 yıllık galibiyet özlemini sonlandıracak ve finalde bir kez daha Thiem karşısında kazanarak şampiyon olduğunda her yerde “The King of Clay” sözleri yankılanacaktı. Nadal kısa zamanda üçleme yaptığı toprak zeminde (kariyerinde ilk kez Monte Carlo – Barcelona – Madrid’i aynı takvim yılında kazandı) sınırları zorlamaya başlamıştı. Madrid’deki zaferle beraber  İspanyol raket ATP1000 Masters turnuvalarında 30.kez şampiyon olup bu kategoride Djokovic ile yarışta eşitliği yakalamıştı. Şimdi sıradaki hedef Roma Masters idi ve hazırlıklar hemen başlamıştı. 

Roland Garros öncesi son büyük turnuva olan Roma Masters’da daha önce 7 kez şampiyon olmuş Nadal, hep daha fazlasını istediği için bu turnuvaya da ara vermeksizin katıldı. Vücudu ritim bulmuştu bulmasına ama sadece 25 günde çıktığı ve kazandığı üst üste 15 maç, 31 yaşına gelmiş bir tenisçiyi doğal olarak yormuştu. Buna aldırış etmeden, formunun zirvesinde olmanın verdiği özgüvenle Roma’da Almagro ve Sock’u geçse de çeyrek finalde, son 20 günde 3.kez karşılaşacağı ve geleceğin en önemli raketlerinden birisi olarak kabul edilen Dominic Thiem’e bu defa kaybedecekti. Bu elenme onun için fazlasıyla hayırlı bir gelişmeydi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi fazlasıyla yorulan bedeni, Roland Garros öncesi bir hayli dinlenmeye zaman bulacak ve en güçlü haliyle Fransa’da 10.kupasına kavuşmanın hayali ile çalışmalarına devam edecekti.
2017 yılına dünya sıralamasında 9 numarada giren Nadal, Mayıs ayı sonunda 4 numaraya kadar yükseldi. Wawrinka ile aralarında sadece 70 puanlık bir fark kaldı. Söz konusu dönemde 5 ayda 36 galibiyet, 6 mağlubiyet ile 86% başarı yüzdesi ve 6 finalde kazanılan 3 şampiyonluk. Sezonun geri kalanı için muazzam istatistikler bunlar. Mağlubiyetlerin 3’ü Federer’den, kalanları ise Raonic, Querrey ve Thiem’den. Toprak zeminde toplamda 52 şampiyonlukla bu alanda tarihin en iyisi. Monte Carlo ve Barcelona’da 10’ar şampiyonlukla açık dönemde bir turnuvayı en çok kazanan isim. Tenise yeni başlamışcasına çok çalışıyor, oyununu geliştiriyor, her şeyden önce mutlu ve işini çok seviyor.

Toprağın kitabını binbir zahmetle ve azimle yazan Rafael Nadal, 1 ayda toprak sezonunu adeta tek başına domine etti. Bu kitabı okumayan, bilmeyen ve göz ardı edenler çok şeyi kaybediyorlar. Çünkü Nadal sonrası toprak zeminde böyle uzun bir dominasyon ve 50’nin üzerinde şampiyonluklara şahit olmamız pek olası görünmüyor. O, kazandıkça canavara dönüşen anlayışı ile Roland Garros’un da hala en büyük favorisi konumunda. Evet Djokovic, formunu artırdı, Thiem ciddi bir tehdit olduğunu sürekli finaller oynayarak zaten gösterdi. Murray ve Wawrinka tekrar bir çıkış için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaklar. Belki sürpriz bir isim de şampiyon olabilir ama tam 9 kez bu kupayı ısırmış birisi olarak Nadal’ı yenmek için o gün fazlasıyla ekstra bir performans gösterilmesi şart!

*** Bu yazı, KORT dergisinin HAZİRAN sayısından alınmıştır.

15 Haziran 2017 Perşembe

Futbolun gizli patronu : ÇİN

Rus sermayesi, Arap sermayesi derken son 5-6 yıllık süreçte Çin'in futbola harcadığı paranın haddi hesabı yok. Yıllardır ülkelerindeki şike ve yolsuzluklar karşısındaki imajlarını tazeleme adına hem devlet politikası hem de zengin şirketlerin futbola yatırım yaptıklarını biliyoruz. Belli ki hedefleri yakın bir zamanda futbol anlamında belki de en büyük güç olmak. Çin'li milyarderler önce Avrupa'nın önde gelen kulüplerine ortak oldular, sonra satın aldılar ve nihayetinde değerinin misli fiyatlarını vererek en ünlü futbolcuların ve teknik direktörlerin aklını çelerek Uzak Doğu'ya götürdüler. Bu sayede tribünleri dolmaya başladı, yayın gelirleri yükseldi, Avrupa'daki sıcak paranın dolaşımı ile itibarları yükseldi. "Paranın açamayacağı kapı yoktur" söz dizesinin birebir futbolda yaşanmışlığının adıdır, durumun özeti. Çin sermayesi bir akımdır gidiyor ve her geçen gün bu pasta daha da büyüyerek ülkemize kadar geldi bile. Pastanın tadını ilk alanlar ise Ersan Gülüm ve Burak Yılmaz oldu. Kimbilir belki yakın bir zamanda bir teknik direktörümüzü dahi (mesela Fatih Terim) Çin'e yollayabiliriz. 

Almanya'nın henüz bu tehlikeli sermayeye kulüp ve futbolcu bazında yenik düşmemesi ise onlara has bir durum. Özellikle İngiltere, İspanya, İtalya ve Fransa'da ciddi bir çevreleri olan Çin'lilerin son talibi oldukları kulüp ise Newcastle Unıted oldu. 1 yıl aradan sonra tekrar Premier Lig'e yükselen Rafael Benitez'in takımına tam 400 milyon sterlinlik bir teklif yapılmış. Kulüp için kesinlikle iyi bir teklif ve kabul edilmesi de an meselesi gibi dursa da Newcastle'ı seven, sempati duyan ve en başta kulübün taraftarlarının bu duruma pek hoş bakmadığı kesin.

Hali hazırda Çin sermayesinin satın aldığı kulüplere bir göz atalım...
Çin futbol ligi havuzuna; Hulk, Alex Teixeira, Jackson Martinez, Ramires, Elkeson, Gervinho, Demba Ba, Paulinho, Fredy Guarin, Stephane Mbia, Ezequiel Lavezzi, Renato Augusto'dan sonra Carlos Tevez, Oscar, Axel Witsel ve John Obi Mikel de eklendi. Teknik adamlardan ise Luis Felipe Scolari, Fabio Cannavaro, Andre Villa Boas, Manuel Pellegrini, Felix Magath, Fabio Capello, Gregorio Manzano ile rekabet en üst seviyede devam ediyor.

12 Haziran 2017 Pazartesi

Federer & Nadal 2017

2017 yılı tenis dünyasında acayip fantastik başladı. Tarihin en özel 2 oyuncusunun küllerinden yeniden doğuşunu seyretmek inanılmaz keyifliydi. "Sakatlandılar, eskisi gibi olamazlar, yaşlandılar, gençlere ayak uyduramazlar" safsatalarının sadece kuru gürültüden ibaret olduğunu cümle aleme gösterdiler. Bir nevi akıl tutulması yaşattılar herkese. Tarih yapraklarını 10 sene geriye alıp, tarihi tekrar yazmak için anlaşmışcasına inanılmaz bir karakter ortaya koydular. Tüm bunları yaparlarken neden tenis tarihinin en çok sevilen iki sporcusu olduklarını yeniden hatırlattılar.

Sezonun yarısının ilk çeyreğini Federer domine etti, ikinci çeyreğini ise Nadal. Bu bir rüya olmalı belki de. Düşünsenize biri 36 yaşında, diğeri 31. Onlarca başarılı tenisçinin dur diyemediği iki büyük winner, iki büyük sporcudan söz ediyoruz. Onların yeri kolay kolay dolmayacak. Yeni jenerasyonun hali ortada. Tam birileri artık yükselmeye başlıyor diyoruz ki, duvara tosluyorlar. Yine de çok haksızlık etmeyelim, içlerinden birkaçı direnmeye çalışıyor, iyi işler çıkarmak için elinden geleni yapıyor ama şimdilik biraz daha beklemeleri gerekiyor yada var olan potansiyellerine level attırmak zorundalar. 

Federer 2017'de bir Grand Slam, iki Masters1000 şampiyonluğu kazandı. Üç farklı Grand Slam'i en az 5 kere kazanan ilk raket ünvanını aldı. Avustralya Açık'ı, İndian Wells'i ve Miami'yi 35,5 yaşında kazanırken "ben hala ölmedim" mesajını verdi. Nadal ise abisinden devraldığı bayrakla o da bir Grand Slam,iki Masters1000 şampiyonluğu kazandı. Monte Carlo, Madrid ve Roland Garros'ta zirveye ulaşıp toprakta 'triple double' yaparken Monte Carlo ve Roland Garros'u 10'ar kez kazanıp 'La Decima' dedi. Şüphesiz eşi benzeri olmayan bu toprak performansına tarihte başka bir tenisçinin erişmesi neredeyse imkansız.

Önümüzde şimdi çim sezonu var. Federer, uğruna toprak sezonunu pas geçtiği, özlemini kurduğu 8.Wimbledon şampiyonluğuna ulaşmanın peşinde olacak. Tek dezavantajı 3 aydır tenis oynamaması gözükse de katılacağı 2 turnuva ile Londra'da yine en önemli şampiyonluk adaylarından biri olacaktır. Nadal sezonun geri kalanında katılacağı her turnuvanın neredeyse en baş favorileri arasında yer alacak. Çünkü kazandıkça ritmi arttı, kendine güveni en üst noktaya ulaştı ve 'doyumsuz' karakteri ile de daha fazlasını yapacağının sinyallerini eşe dosta verdi bile.

Wimbledon finalinde, gönül ister ki Avustralya Açık'ta olduğu gibi Federer - Nadal ikilisini görmek ama zaman ve şartlar neyi getirip götürecek, hep beraber göreceğiz. Siz siz olun, bu iki büyük tenisçinin oynadıkları maçları asla kaçırmayın, birbirinizle dalaş etmeyin ve oynanan oyunları zevk almak için, mutlu olmak için izleyin...

SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR