26 Mart 2014 Çarşamba

Messi ve El Clasico'da attığı 21 gol



LİONEL MESSİ...

Avrupa'da ve dünyada kırılmadık rekor bırakmayacak gibi görünüyor...

Aklınıza futbol ile ilgili ilginç ya da az duyulmuş bir rekor getirin, emin olun onun içinde de mutlaka MESSİ yer alıyordur...

En son El Clasico'da en çok gol atan futbolcu rekorunu kırdı, hem de 27 yaşında ve toplamda 21 gole ulaşarak...

Basit bir tahminle bu sayının 30'u geçeceğini ve bu rekoru başka bir dünyalı futbolcunun da kırmasının pek mümkün olmadığını net bir şekilde söyleyebiliriz...

İşte Messi'nin ilk golünü 10 Mart 2007'de attığı El Clasico'dan bu yana Real Madrid ağlarını havalandırdığı 21 golün görüntüleri (7 yılda 21 gol, sene başı 3 gol)...


twitter.com/serdarsozkesen

24 Mart 2014 Pazartesi

Şampiyonlar Ligi Finali'ni Kimler Oynar?

Büyük bir tutkudur Şampiyonlar Ligi...

Hele o efsane müziğini duyunca duygulanmamak elde mi?


Dünyanın en büyük takımları, en kaliteli futbolcuları, en unutulmaz maçlar ve daha fazlası...


Şampiyonlar Ligi demek; biraz Bülent Karpat, biraz Ercan Taner, biraz Sabri Ugan, biraz Güntekin Onay, biraz da Ertem Şener demek aslında...


Şampiyonlar Ligi demek, futbolun zirvesi demek, rekorlar demek, jeneriklik goller demek...


Salı ve Çarşamba günlerinin açık ara en güzel futbol olayı demek...


Heyecan, hüzün, enerji, sevinç, gürültü, sessizlik vb... her duygunun 90 dakikada kendine yer bulduğu, kelimelerin dahi yeteri kadar açıklayamadığı garip bir frekans gibi...


2013 - 2014 Şampiyonlar Ligi sezonunda çeyrek final aşamasındayız ve heyecan kaldığı yerden devam ediyor. Belki de Şampiyonlar Ligi tarihinin bu en zorlu kuraları öncesinde sizler de sayfamızın en altında yer alan anketimize katılabilir, bu sezon finali hangi 2 takımın oynayacağı yönünde oylarınızı (2 adet takım seçeceksiniz) kullanabilirsiniz...


Güncelleme (1 Nisan 2014)
Anketimiz sonuçlanmıştır, tüm katılımcılara teşekkür ederiz. En çok Bayern Münih'e, sonrasında ise sırayla Real Madrid ve Barcelona takımlarına oy çıktı. Yani finalde Bayern Münih oylara göre kesin yer alacak. Rakibi ise iki İspanyol takımından biri olacak. M.Unıted ise anket sonucunda hiç oy alamayarak kupanın en zayıf halkası oldu...

twitter.com/serdarsozkesen

17 Mart 2014 Pazartesi

Liverpool Farkı...

Mart ayının ortalarına geldiğimiz bugünlerde Liverpool için 2013 - 2014 sezonu şüphesiz beklentilerin üzerinde geçti. Yıllardır şampiyonluğa aç olan Kırmızılılar; özellikle Suarez, Gerrard ve Sturridge önderliğinde bu sezon bambaşka bir kimlikle oynuyor. Geçmiş yıllardaki inişli çıkışlı performanslarının yerini, bu sezon daha oturaklı ve keyif veren bir futbol anlayışı aldı. Ligde 29 maçta attıkları 76 gol, coşkulu futbollarının istatistike bürünmüş haliydi.


Takımın kaptanı Steven Gerrard'ın yaşının verdiği olgunluk ile her zamankinden daha fazla sorumluluk alması, geçmiş yıllarda takımın gol yükünü tek başına çeken Suarez'in yanında belki de Avrupa'nın en müthiş ikilisi oldukları Sturridge ve savunma ile ortasahadaki uyum ile beraber bu sezon onların ve tüm dünyadaki Liverpool taraftarları için bu sezon, efsane diyebileceğimiz bir gösterişle devam ediyor. Bu sezon Avrupa kupalarında mücadele etmemeleri avantajını çok iyi kullandılar ve şampiyonluk onlar için hiç ama hiç uzak değil...

Keza, bu sezon şampiyonluk yolunda aldıkları kritik galibiyetlere oldukça marjinal skorlarla. Taraftarları için bir maçtan daha fazlası hatta derbi maçları olan Tottenham, Arsenal, Manchester Unıted ve Everton maçlarında mükemmele yakın futbol oynayarak rakiplerini adeta gole boğdular. 


... Tarih 16 Mart 2014... Son galibiyetlerini 5 sezon önce aldıkları Old Trafford deplasmanından 3-0'lık fantastik bir sonuçla dönerek David Moyes'e "düşenin dostu olmaz" diyerek bir tokat da onlar yapıştırdı... Sezon başında toplam maliyetleri 65 milyon sterlini bulan Mata + Fellaini'li kadrosuna rağmen MANU için yıllar sonra ilk 4 yani Şampiyonlar Ligi treni de artık bir hayli uzaklaşmış durumda...


İşte Liverpool'un 4 büyük maçta attığı 17 gole karşılık sadece 1 gol yediği muazzam tablo...



twitter.com/serdarsozkesen

11 Mart 2014 Salı

Türk Futbolu İzlenimleri -2

Hatırlayanlar bilirler, 1 ay öncesinde Türk Futbolu'na şöyle bir giriş yapmıştık...

http://serdarilefutbol.blogspot.com.tr/2014/02/bataklgn-diger-ad-turk-futbolu.html


... ve şimdi yaşanan ve gün gibi geleceği belli olan Trabzonspor - Fenerbahçe maçından sonra...


Türk Futbolu'na günahımı bile vermem...

Bu hale düşeceğimiz çok öncesinden belliydi...
Siyasetteki kutuplaşma sporla da iç içe...
Türkiye'de artık, spor = siyaset = düşmanlık

Ezeli rakip taraftarlarının aynı tribünde yan yana maç seyretmesi,  ünlü La Fontaine masallarına çoktan giriş yaptı bile...


Olaylar karşısında ünümüz o kadar yayıldı ki, Avrupa'da başka türlü reklam yapamazdık. Düşünsenize derbi maçlarımız dahil bir tek maçımız bile dünya medyasında canlı yayınlanmaz, özetleri dahi dikkat çekmezken artık saha içi ve saha dışı olaylarla, maçların sıklıkla tatil edilmeleriyle, bir türlü sonlanmayan yargısal kararlarımızla artık tüm dünyanın gündemindeyiz, yoğun takibi ile karşı karşıyayız...


Biz ne taraftar olabiliyoruz, ne de taklidini yapabiliyoruz. Biz galeyana gelmeyi çok seviyoruz, hatta bununla mutlu olacak şekilde çocukça hareket ediyoruz. Hani psikologların hasta teşhislerinde klişe bir sözleri vardır ya : 

"Çocukluğunuza inmek lazım!!!"



Böyle ülkeye böyle yargı,
Böyle yargıya böyle TFF,
Böyle yöneticilere böyle taraftar,
Alın size Spor Toto Süper Lig

Neresi süper be, hadi oradan, gidin San Marino halkına anlatın süperliğinizi, Faroe Adaları vatandaşlarına zırvalayın marka değerinizi...


Artık herşey kapkara, önümüz karanlık. Hiçbir umut yok, bataklığa düşmüşüz, hem de öyle derin ki, çıkmamız için bir Süpermen lazım ya da kendisini Süpermen zannedenlerin bir an önce Türk Futbolu'ndan elini çekmesi, hatta adını silmesi gerek!!


twitter.com/serdarsozkesen

7 Mart 2014 Cuma

Varane - Chelsea ve 2014 Dünya Kupası...

Teknik adamların kulüp değiştirdiklerinde, bir önceki takımından futbolcu aldıklarını / istediklerini biliyoruz. Geçmiş dönemde Carvalho'yu Ada'dan Madrid'e getiren, İnter'in başındayken ise Lampard'ı çok isteyip de alamayan Mourinho şimdilerde Madrid döneminde son senesinde sıklıkla şans verdiği 21 yaşındaki Fransız savunmacı Raphael Varane üzerinde yoğunlaşmış durumda... 

Gerek John Terry'nin yaşlanması, gerek de David Luiz'in geleceğinin belirsiz olması ile savunmanın göbeğinde kısa vadede büyük sorunlar yaşayacağını bilen deneyimli çalıştırıcı gözünü geleceğin en iyi savunmacısı dediği Fransız oyuncuya dikti. Mourinho'nun artık genç ve daha iddialı bir kadroyla yoluna devam edeceğini biliyoruz. Eto'o transferi malum, sadece forvet almak için yapılan bir transferdi. Halihazırda Schürrle, Oscar, Hazard, Salah, Willian, Matic gibi önümüzdeki 5-6 seneye damga vuracak potansiyeli elinde bulunduran Jose, Varane hamlesiyle de şüphesiz savunmayı garanti altına almayı düşünüyor.

Özellikle 2014 Dünya Kupası'nda daha fazla kendisini izleyeceğimiz ve biraz da rüştünü ispatlama olarak algılayacağımız büyük bir sınavdan geçecek Varane'nin sanırım kariyeri için en önemli tarihler, geçen sezon İspanya Kupası yarı finalinde El Clasico'lardaki performansı olsa gerek. Hatırlanacağı gibi iki maçta da birer gol atan Fransız yetenek, takımının finale uzanmasında büyük rol oynamıştı. Şimdi ise Haziran ayında düzenlenecek Dünya Kupası'ndaki performansı onun geleceğine ışık tutacak. Mourinho ise bu transferi Dünya Kupası'ndan önce gerçekleştirmek istiyor. Eğer Dünya Kupası'nda yıldızı daha bir parlarsa onu alması için her zamankinden daha fazla bir miktarı (şu an ki piyasa değeri 20-25 milyon euro) gözden çıkarması gerekecek.

Galacticos, onu satar mı bilemeyiz. Mantık kuralları içinde satmaması gerekir. Lakin, onlar için de savunma tandeminde fazla bir alternatif yok. Pepe ve Ramos'un sakat ya da cezalı olduğu dönemde elinde sadece Arbeloa kalacak olan Madrid'in bu transfere onay vermesi halinde kesinlikle kendisinin de bu bölgeye transfer yapması şart olacak. Bu transfer için Mourinho'nun elini güçlendirecek tek ayrıntı ise Ancelotti'nin Varane'nin yeteneklerine tam olarak güvenmemesi ve ona çok az şans vermesi olarak görünüyor.

Rafael Varane demişken onun da içinde bulunduğu 1990 - 1993 doğumlu altın jenerasyonu için ilk kez katılacakları 2014 Dünya Kupası muazzam bir deneyim olacak. Neymar, Oscar, Isco, Icardi, Koke, Hazard, İnsigne, Lucas, Schürrle, Henderson, Pogba, Wilshere, Lamela, Götze, Destro, İlkay gibi futbolcuların en enerjik oldukları bu dönemde gösterecekleri performanslar tüm dünyanın ilgisini ve dikkatini çekecek düzeyde olacak. 

twitter.com/serdarsozkesen

3 Mart 2014 Pazartesi

Hakem Hataları, Yöneticiler ve EMPATİ...

Yıllardır maç izlerim, maç yorumlarım, maç yazarım. Sahada oynanan futbol, verilen mücadele ve kendime has ekleyeceğim ayrıntılar her zaman kendi stilim olmuştur. Hakemler üzerinden maçları yorumlamak, onlar üzerinden yazılar yazıp gerçeği görmezden gelmek ise bu camiada işin kolayına kaçmaktır. Yani bu tarz bir yol izlemedim hiç. Her insan gibi, her futbolcu gibi her hakem de saha içinde hata yapar, yani buna müsait bir ortam, her ülkede vardır.

Evet; her ülkede, her futbol liginde her hafta, her gün hakem hataları olmuştur, olacaktır, bunu engellemek mümkün değildir. Önemli olan bu hataların asgariye inmesidir ki, bu arzumuz her maç öncesinde aynı önemini koruyor. Hangi takımın taraftarı olursak olalım bu isteğimiz değişmemeli ve saha içinde adaletli bir yönetim görme hakkımız da engellenmemeli...


Gelelim işin diğer boyutuna. Yani hakemler tarafından bir takımın canı yandığında ulu orta her yerde hakemleri ve federasyonu aleni şekilde tehdit etmeleri konusuna. 1-2 hafta hakemler sizin aleyhinize hata yapmıştır ve siz yöneticiler bunun içinde art niyet ararsınız, hakemleri yerden yere vurup, herkesin ayağını denk almasını istersiniz. Hatta daha da ileriye gidip, sanki sizlerin haddineymiş gibi hakemlerin düdüklerini asmalarını istersiniz. Bu en kolay ve sizlere göre en akılcı yöntemdir. Neden? Çünkü bunu özellikle görsel medya üzerinden yaparsanız, bildiriler yayınlarsanız bir sonraki maçınızda muhtemelen sizin maçınıza atanacak hakem de büyük bir baskı altında kalacak ve ister istemez sizin lehinize kararlar verecek ve siz de günü kurtarıp rahatlayacaksınız.

Peki sizin lehinize çalınan düdükler karşısında aleyhine düdükler çalınan ve sizin deyiminizle hakkı gaspedilen takımın ruh halini hiç düşündünüz mü? Empati kurabildiniz mi? Yoksa 'bana dokunmayan yıl bin yaşasın' hesabınca "bana ne" deyip aldığınız 3 puanın sevincini mi yaşadınız?

Hakemler her zaman hata yapacak, boşuna demedik. Hem de inanın her takım lehine ve aleyhine düdükler çalınıyor. Bunun tek tek hesabını yapmaya kalksak işin içinden çıkamayız. Hakemlerin kafaları hiç rahat değil, MHK denilen güruh ne hakemlerin hakkını koruyabiliyor, ne adil hakem atamaları yapabiliyor ne de açıklamaları ile kimseyi memnun edebiliyor. Kaldı ki maçlar sonunda ve öncesinde yöneticilerin hakemler üzerinden ortalığı velveleye verip onları baskı altına almaları sonrasında hakemlerin nasıl bir ruh haliyle maçları yöneteceklerini düşünmek ve ne kadar sağlıklı kararlar vereceklerini kestirmenin zorluğunu anlamak hiçte zor değil.


Herşeyin başı empati aslında. Bir yönetici kendi maçında kendi takımının doğrandığı vakit nasıl sesini yükseltiyorsa, kendi takımı hakem hatasıyla maç kazandığında da susmamalı, birşeyler söyleyebilmeli. Hiçbir şey yaşanmamış gibi öyle yerinde oturmamalı. Kendilerini o hakkı yenen takımın yöneticileri, futbolcuları, teknik adamlarının yerine koymalı. 


En basitinden, lehinize verilen bir penaltı pozisyonunda şunu düşünün :Bu penaltı bizim takımın aleyhine verilseydi ne düşünürdünüz, yine kesin bir dille ve yürekle penaltı diyebilir miydiniz?

SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR