Oysa Türk Futbolu o kadar pisliğe bulanmış ki, temizlenmesi de şu şartlarda pek mümkün görünmüyor. Mecburiyetten özellikle derbi maçlarını yakından takip etmeye çalışıyorum ama tam anlamıyla zevk aldığım, zamanımı verdiğime hiç pişman olmadığım maç sayısı da maalesef fazla olmuyor.
Başkanlarına, yöneticilerine, futbolcularına güvenerek kah içeride, kah dışarıda bütün maçlarda takımlarını yalnız bırakmayan 12.adamlardı onlar. Oysa onların emeklerini, zor günlerde dahi ceplerindeki son paralarla kulübe verdikleri destekleri bir çırpıda harcayan ve o emekçilerin fedakarlıklarını bir kalemde silenler ise adil olmayan sözde yöneticilerdi. Ceplerini taraftarların doldurdukları paralarla herşeyi yapacaklarını zanneden vizyonsuz, basiretsiz insanlardı onlar. Hunharca, saplantıları haline getirdikleri kulüpleri yaşadıkları herşeyin üzerinde gören bu çağdışı zihniyetin olumsuz ve telafisi olmayan yansımalarıydı yaşananlar...
Onlar değilmiydi yine, kendi maçlarında hata yapan hakemlerin bir günde mesleği bırakmasını ve düdüğünü asmasını isteyenler... Peki kendileri kulübün adını kirletirken, kulüplerin geleceği ile oynarlarken neden onlar hala aynı yerdeler ve neden istifalarını vermiyorlar, neden?
Oysa onlar yaşananları itibarsızlaştırmak adına tüm enerjilerini, işin kolayına kaçarak süreci kah siyasete, kah da malum gruplara ve cemiyetlere bağlayarak, her zaman koz olarak kullandıkları taraftarlarının gözlerini boyamaya harcadılar. Harcadıkça battılar, ilerledikçe samimiyetleri ve inandırıcılıkları azaldı da bunun dahi farkına varamadılar. Sadece holigan tarzı taraftarların ilgi alanlarına girdiler. Taraftarın artık gözü açılmaya başlamıştı. Yaşananların yenilir yutulur bir tarafı yoktu oysa...
100 yılı aşkın ayakta kalan takımların adlarını kirletmeye kimselerin hakkı yoktu. "Hiçbir fert, kulüpten büyük olamaz" gerçeğini kendileri de çoğu zaman dillendirseler de yaşananlar bize onların bu gerçeğe aykırı hareket ettiklerini net bir şekilde gösteriyor ve öğretiyordu...
Oysa şike ve teşvik, ülke futbolunun en büyük kabusuydu, en temel yarasıydı. Hem kimler yapmamıştı ki zaten? Kimlerin sicili temizdi ki? Ortada temiz kulüp mü vardı ki? Herkes biraz kirliydi zaten. İyi de bunu da mı görmemeliydik? Bunu da mı hasıraltı etmeliydik? Büyük kulüpleri bir kez daha korumalı mıydık? Juventus büyük değil miydi peki? Ya da bunları Gaziantep, Konya, Akhisar ya da bir başka Anadolu takımı yapsa süreç yine böyle mi işlerdi? Bu sorular sabaha kadar devam eder. Sonuç ise bu ülkede asla değişmez :
Büyük kulüpler, hata yapsa bile mutlaka bir kılıf bulunur, onlara yine birşey olmaz ve olmamalı da. Hem olursa zaten Türk Futbolu da batar di mi? Avrupa'da ve dünyada büyük ses getiren, tanıdık bir marka olan Türkiye'nin en büyük derbi maçı olarak adlandırılan Fenerbahçe - Galatasaray maçını zaten kaç ülke canlı yayınlıyor, bunun cevabını sizler benden daha iyi biliyorsunuz...
Şimdi bazılarınız diyebilir, "buraların futbolunu sevmiyorsan git o zaman kardeşim bu ülkeden" ya da "sen bırak ülke futbolunu, devam et Avrupa Futbolu'nu yazmaya" diye... İyi de ben gitsem ülke futbolu kurtulacak mı? Herşey pembe bir tabloya bürünecek mi? Standart kararların temeli atılacak mı? Emekçiye emeğinin karşılığı verilecek mi? Haklıya hakkı teslim edilecek mi?
- Devamı gelecek -
twitter.com/serdarsozkesen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder