Havalar nispeten yumuşar, biraz serinler. Duygusal bir aydır Eylül. Hatta kimilerine göre bir aydan daha çok, tek başına bir mevsimdir kendisi. Her türlü duyguyu, hüznü, romantikliği içinde barındıran bu ayda futbolseverler için daha büyük bir keyif vardır; o da tabii ki Şampiyonlar Ligi'nin başlaması. Eylül ayının ortalarında o muazzam müziği eşliğinde ekran karşısında yerler alınır ve maçlar büyük bir heyecanla izlenir.
.......................................
Yıllar önce 2003'te yine radikal bir karar alınmış ve futbolcuların bir sezonda oynadıkları maç sayısının getirdiği yorgunluk, sakatlık vb. gibi durumların önüne geçmek için daha önce çeyrek final öncesinde oynanan 4'erli 2 grup formatı birer gruba indirgenmişti. Yani 2003'ten önce bir takım gruplara kaldığında ilk 2'ye girerse ikinci gruplara kalıyor ve yine 4 takım arasından ilk 2'ye girmeye çalışıyordu. Zaten bundan sonrası da çeyrek final, yarı final, final diye herkesçe bilinen bir düzende sonlanıyordu. 2003'ten günümüze kadar ise gruplardan çıkan 2'şer takım ikinci tura yani çift maçlı eleminasyon sistemiyle eşleşiyor ve süreç çeyrek final ve sonrasıyla devam ediyor.
2015 - 2016 sezonu yani bu sezondan itibaren ise Platini önderliğinde bir
format değişikliği daha yapıldı ve bu defa da ülke şampiyonlarının haklarını korumak adına grup eşleşmeleri kurasında ilk torbaya aynı ülkeden sadece bir takım koymak şartıyla, Avrupa'nın en çok puan toplayan 8 ülkesinin şampiyonları dahil edildi. Böylelikle; Portekiz, Hollanda ve Rusya şampiyonları da artık sürekli birinci torbaya girebileceklerdi. Söz konusu 3 ülkenin şampiyonlarının birinci torbadan kuraya katılması, şüphesiz ikinci torbadaki takımların gücünü ve kalitesini artırdı. Yıllarca birinci torbanın müdavimleri olan Arsenal, Manchester Unıted, Real Madrid gibi takımlar birinci torbadan (aynı ülkedeki rakibi olmamak kaydıyla) Barcelona, Chelsea, Bayern Münih, Juventus gibi takımlarla eşleşmek zorunda kalacaktı. Zaten
bu sezon ki
Juventus - Manchester City,
Real Madrid - PSG ve
Bayern Münih - Arsenal eşleşmeleri de hep bu kura - format değişikliklerinin ortaya çıkardığı yeni heyecanın yansımalarıydı. Bu eşleşmelere ek olarak bir de
Barcelona - Manchester Unıted eşleşmesi de olsa iyiydi :)
Temsilcimiz Galatasaray'ın da yer aldığı Benfica, Atletico Madrid ve Astana grubunda şüphesiz iyi bir kura çektiğimiz gerçek. Hatta İngiliz
Telgraph gazetesi bile yaptığı tahminde Atletico Madrid'i grup lideri, Galatasaray'ı ise grup ikincisi olarak gördüler ve birinci torbadan gelen Benfica'nın yoluna UEFA'dan devam edeceğini öngördüler. Aslında gayet mantıklı bir tahmin ama bu süreçte
G.Saray'ın potansiyelini zorlaması ve takım bilincinde oynayarak, her türlü dış baskılara göğüs gerip, kulüp içi sorunların rafa kaldırıldığı bir kafa yapısı ile mücadele etmesi şart.
................................................
Dünya Futbolu'nun TOP 3'ü olan Barcelona, Bayern Münih ve Real Madrid'in eğer birbirleriyle eşleşmezlerse yarı finaldeki 4 takımdan 3'ü olmaları son 4 yılda görmeye alışık olduğumuz somut bir gerçek. Son dört yıldaki yarı finallerin üçünde bu üç takımı aynı anda gördük ve dört finalin üçünü yine bu takımlar kazanarak tam anlamıyla gövde gösterisi yaptılar (
diğerini Bayern karşısında penaltılarla Chelsea kazandı). Son 8 yılda Barcelona 7 kez yarı final oynarken, son 6 yılda ise Real Madrid ve Bayern Münih 5'er kez yarı final oynama başarısı gösterdiler. Bu üstün başarılarındaki en büyük anahtarlar ise dünyanın son 10 yılına damga vuran üç futbolcuya (
Messi, Ronaldo, Robben) sahip olmalarıydı. Yine aynı tabloyu yaşamamız ise oldukça olası görünüyor. Bu 3 takımı zorlayacak kalitede takım sayısının kağıt üstünde az olması da diğer takımlarla olan makas aralığının ne kadar büyük olduğunun ispatı gibi. Chelsea, PSG, Arsenal, Juventus, M.City hatta Atletico Madrid gibi takımlar her zaman bir tehdit oluşturuyorlar ama iş çift maçlı eleminasyon sistemine geldiğinde genelde hep bu 3'lü 180 dakikaların sonunda gülmeyi başarıyor. İstedikleri transferleri yapamayan ve hala takım görüntüsü vermeyen Van Gaal'in Manchester'ını yukarıdaki takımların yanına yazmak şimdilik pek mümkün görünmüyor.
................................................
2016 Nisan'ına geldiğimizde kaba bir tahminle son 8'e kalacak takımlardan 6 tanesinin
Barcelona, Bayern Münih, Real Madrid, Chelsea, Atletico Madrid, Manchester City olacağını düşünebiliriz. Kalan iki kontenjan için ise dört aday takım var. Kura şansının bu iki kontenjanı belirlemede temel nokta olacağı takımların; Manchester Unıted, Arsenal, PSG ve Juventus (umarım G.Saray da olur) olduğunu söyleyebiliriz.
Sürprizleri çok sevmeyen Şampiyonlar Ligi'nde bu konuda istisna sayılabilecek başarılara ise geçen sezon çeyrek finalde Juventus'a kıl payı elenen
Monaco ile 2012 - 2013 sezonunda tamamen hakem skandalı ile çeyrek finalde Dortmund'a elenen
Malaga'yı ve 2011 - 2012 sezonunda adını son sekize yazdıran
Apoel'i örnek gösterebiliriz.
|
1992-1993 sezonunda yarı final oynanmadan final oynandı, kupayı Marsilya kazandı. |
Eski adı Şampiyon Kulüpler Kupası olan ve 1992 yılından günümüze futbolda dünyanın en büyük kulüp organizasyonu ilan edilen Şampiyonlar Ligi'nde 23 yılda hiçbir takım bu büyük kupayı üst üste iki kez müzesine götüremedi. Bu istatistik bir gün mutlaka değişecek, bundan kimsenin şüphesi yok ama "bu sezon sonu bunu görür müyüz?" İşte yanıtını aradığımız soru da tam da bu aslında. Futbol tarihinin en iyi hücum üçlülerinden birine sahip olan Barcelona'nın geçen sezonun kupa sahibi apoleti ile bu sezonda da en baş favori olduğunu düşünürsek, buna Messi'nin de artık en olgun çağlarını yaşadığını da eklersek tarihe geçecek bu başarının çok da zor olmadığını söyleyebiliriz. Tabii ki bu alanda Arda Turan'ın da Ocak ayından itibaren Barcelona için önemli bir kilit görevde oynayacağını da not düşelim. Zira Barcelona hücum anlamında kusursuz ama bu defa savunması çok iyi değil ve
Pedro gibi bir jokerin olmadığı, 32 yaşına basmasına az kalan takımın ağabeyi İniesta'nın skoru değiştirecek gücünün gün geçtikçe azaldığı bir ortamda Arda Turan'ın yapacakları Barcelona için çok önemli bir hal alacak.
...........................................
Öte yandan, Bayern Münih ile 3.sezonunu geçirecek olan ve Şampiyonlar Ligi dışındaki tüm kupaları alan taktik dehası
Guardiola ise bu sezonda kupanın kazanılmaması halinde kendisinin görevi bırakması en doğru karar olacak.
Douglas Costa ve Arturo Vidal ile nokta transferler yapan Bawyeralılar Robben, Müller, Lewa önderliğinde kupanın her zaman en önemli favorileri adayları arasındaki yerini alacak. Kaldı ki bu sezon Messi ve Ronaldo'dan sonra en çok kim konuşulacak derseniz ben oyumu
"2.Robben" diye gördüğüm Douglas Costa'dan yana kullanırım...
Toplumun büyük çoğunluğunun güvenmediği ve başarısız olacağına inandığı
Rafael Benitez ise kadrosunun kalitesi ve Ronaldo gibi bir silahıyla yine kupanın favorileri arasında. Özellikle Madrid taraftarlarının Gareth Bale'i hedef alması ve onu istememesi takımda huzursuzluk yaratacaktır. Bu noktada özellikle
James Rodriguez'in geçen sezona nazaran daha inisiyatif alacağı da ayrı bir gerçek.
'Futbolun serseri mayını'
Di Maria transferi ile daha bir güçlenen PSG ise yol haritasında büyük üçlü ile eşleşmeden yarı finale çıkabilmenin hayalini kuracak. Geçen sezon ikinci turda Chelsea'yi eleyip rüştünü tamamen ispatlayan Zlatan komutasındaki Paris ekibi her türlü sürprizi barındıran bir yapıya sahip. Baş favori olduğu Premier Lig'e inanılmaz kötü başlayan Chelsea ise
Mourinho ile kolay çektiği grup kurasından sonra dişine göre bir rakip bekleyip PSG gibi en kötü bir yarı final isteyecek. Aynı şekilde Juventus, Atletico Madrid ve sezona muazzam transferlerle harika bir giriş yapan Pellegrini'nin Manchester City'si de
"Büyük üçlü"nün olası çeyrek final eşleşmelerini bekleyip en azından birinin saf dışı kalmasını bekleyecekler.
Son olarak; en keyifli ve çekişmeli geçmesini beklediğim gruplar; B,C, D ve H grupları olacak. Sahi sizler ne düşünüyorsunuz? Sizlerin tahmini neler? Sürpriz beklediğiniz takımlar hangileri?