Futbolda çok iyi bir yönetici olabilirsiniz, çok iyi
futbolcu olabilirsiniz yada çok iyi teknik direktör olabilirsiniz ama öncelikle
insan olmanın getirdiği saygı, dürüstlük ve ahlak normlarına da uygun hareket
etmelisiniz…
Malum Türk Futbolu’nun 3 Temmuz’dan bu yana sancılı bir
dönem yaşadığını biliyoruz. Bir de bunun üstüne yöneticilerin, futbolcuların
hatta teknik adamların dahi bu konu üzerinden ortamı germeye, öküz altında
buzağı aramaya da hakları yok.
‘Hızlandırılmış kur’ ile ligimizi bitirip, belki de ülke
olarak tek birleştiğimiz nokta olan kimselerin içine sinmeyen saçma sapan bir ‘Süper
Final’ programına dahil olduk. Maçlardan önce yöneticilerin kendi kulüp taraftarlarına
şirin gözükmek adına yayınladıkları çarşaf çarşaf bildiriler, rakip takımı ve
taraftarlarını küçük duruma düşüren cümleler, hakemler hakkında haklı / haksız
ithamlar vb… Hiç bıkmadık bu tarz eylemlerden, göz boyamak, gaza getirmek ne de
hoşumuza gitti yıllardır… Bu melet hastalığa bir kere yakalandık, daha da
bırakamadık. Neden?
Çünkü herhangi bir başarısızlık sonrası bahanelerimiz olsun,
söylemeye sözümüz olsun, kaçış yolumuz olsun… Tek stratejimiz : Maçtan önce
ortamı gerginleştirmek, rakibi tahrik etmek ve buradan taraftarı da yanımıza
çekip gündemi işgal etmek… Bu kadar kolay değil ey yöneticiler (!)…
Akıllı ve sağduyu taraftar sizlerin görüşlerinizden
etkilenmiyor, gerçeği kendisi ölçüp biçip tartabiliyor. Sizlerin eskimiş ve
klasikleşmiş düşünceleriniz, rakip yöneticilerle yaptığınız sözde düellolar bizleri zerre ilgilendirmiyor. Ha dinliyor muyuz sizleri,
EVET ama dinledikten sonra da sizlere sadece GÜLÜYORUZ…
Maç önü açıklamalara ve basın bildirilerine tam alışmışken,
söz konusu insanlar bir de maç sonunda kazansa da kaybetse de çirkefliklerini,
nefretlerini devam ettiriyorlar ve rakibe saygı kurallarını unutup kendilerinden geçerek yalan yanlış beyanatlar vererek yine medyaya fazlasıyla malzeme
veriyorlar ve bir sonraki maça kadar ortalık yine “Soğuk Savaş” kimliğine
bürünüyor…
Neymiş efendim, “X takım Y takıma yine yattı”. “Z takımı
bize karşı daha önce kimselere oynamadığı kadar derli toplu oynadı.” Yok
efendim “Şu hakemi bizim maçlara istemiyoruz hatta o hakem düdüğünü assın” Yada
“Onlar da bizim sahamıza gelecek ve görecekler” vb… Bir de iyi başlayıp sonunu
taraftar ağzıyla bitirenler var : “Rakibimizi tebrik ediyoruz ama umarım B
takımına da aynı mücadeleyi verir”. Bu söz dizileri uzar da gider. Peki sonunda
kim kazanır? Kimin eline ne geçer? Rakip futbolcuları yada yöneticileri
acımazsızca eleştirirken daha önce kendi yaptığımız olumsuz hareket ve
davranışları ne de çabuk unuturuz…
Bırakın bu sivri çıkışlarınızla gündemi meşgul etmeyi. Maç
sonunda kazansanız da kaybetseniz de futbolun güzelliklerini gündeme getirin,
rakibi tebrik edin, sadece canınız yandığında hakemleri eleştirip, rakibin canı
yandığında hiçbir şey yokmuş gibi suskun kalmayın… “Futbol basit ve eğlenceli
bir oyundur“ düsturunu yaşayın ve yaşatın, tahriklere meyilli beyanatlar
vermeyin ve az konuşun öz konuşun…
Bir maç için bir insanımız kalp krizi sonucu vefat ediyor ve
biz hala “benim babam senin babanı döver ” zihniyetinde maçları izliyor ve
takip ediyoruz. Artık uyanıp silkinme zamanı beyler… Bırakın birbirinizi
yemeyi, bugün X takım yener, yarın Y takımı kazanır… Dostluk her daim olmalı…
Saygı ise bu yoldaki vazgeçilmezimiz…
twitter @serdarsozkesen