Şampiyonlar Ligi malum belki de dünyanın en büyük futbol organizasyonu. Dünya Kupası'nın 4 yılda bir geldiğini düşündüğümüzde her sene düzenlenen ve muazzam bir görsel şölene ve kaliteye sahne olan Şampiyonlar Ligi, futbolseverler için birer veli nimet olarak göze çarpıyor. İlk olarak 1992 - 1993 yılında adı Şampiyonlar Ligi olarak değiştirilen kupa bu sezon 23. kez taraftarlarla buluşuyor...
Dünyada milyonlarca insanın TV başında takip ettiği bu dev organizasyon hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? Bunu merak ettim ve sizleri yazılı imtihana sokmak istedim. 10 soruda Şampiyonlar Ligi Anketimize sizlerde katılmak isterseniz, konunun hemen altındaki yorum köşesine cevaplarınızı (kopya çekmeden) beklerim...
SORU 1 :
Bu sezon 23.sü düzenlenen Şampiyonlar Ligi'ne en çok katılım hakkı elde eden takım sayısı 4. Real Madrid, Barcelona ve Manchester Unıted ile beraber hangi takım bu alanda (19) zirvede yer almıştır?
(Most participating teams in the Champions League; Real Madrid, Barcelona and Manchester United. With these three teams, the same number (19) reaches, which is the other team?)
a) Bayern Münih
b) Porto
c) Milan
d) Arsenal
SORU 2 :
Galatasaray, Avrupa'nın 1 numaralı kupasına 13 kez katıldı. Peki G.Saray, aşağıdaki hangi takımdan daha fazla katılım hakkı elde etmiştir?
(Galatasaray İstanbul, was attended by a total of 13 times in the Champions League. Which team can not pass in this area?)
a) Lyon
b) Olimpiakos
c) Dinamo Kiev
d) Juventus
SORU 3 :
Hangi ortasaha futbolcusu Şampiyonlar Ligi'nde daha fazla sayıda forma giymiştir?
(Which midfield footballer, in the Champions League has played a greater number?)
a) Cesc Fabregas
b) Florent Malouda
c) Zinedine Zidane
d) Bastian Schweinsteiger
SORU 4 :
Futbolu bırakan 4 isimden hangisi Şampiyonlar Ligi'nde daha fazla gol atmıştır?
(Which one has taken more goals in the Champions League?)
a) Hernan Crespo
b) Giovane Elber
c) Rivaldo
d) Patrick Kluivert
SORU 5 :
Hangi teknik direktör, diğerlerinden daha fazla sayıda Şampiyonlar Ligi maçına çıkmıştır?
(Which coach, more and reached the Champions League match?)
a) Roberto Mancini
b) Manuel Pellegrini
c) Fabio Capello
d) Fatih Terim
SORU 6 :
Şampiyonlar Ligi tarihinin en fazla maç yöneten hakemi kimdir?
(In the Champions League, who is managing most match referee?)
a) Markus Merk
b) Kim Milton Nielsen
c) Lubos Michel
d) Anders Frisk
SORU 7 :
Şampiyonlar Ligi tarihinde en fazla alınan skor hangisidir? (Kazık bir soru farkındayım)
(On the Champions League, which is the maximum score received?)
a) 1-0
b) 1-1
c) 2-1
d) 2-0
SORU 8 :
Şampiyonlar Ligi tarihinin en hızlı hat - trick yapan futbolcusu kimdir?
(The history of the Champions League, the fastest hat-trick footballer who is who?)
a) Lionel Messi
b) Bafetimbi Gomis
c) Luiz Adriano
d) Neymar
SORU 9 :
Zlatan İbrahimovic, an tibariyle Şampiyonlar Ligi'nde 41 gol attı. Peki bu gollerden en fazlasını hangi formayla atmıştır?
(Zlatan Ibrahimovic scored 41 goals in the Champions League. Most goals at the club is what?)
a) İnter
b) Barcelona
c) PSG
d) Milan
SORU 10 :
Hangi takım Şampiyonlar Ligi'nde daha fazla sayıda yarı final görmüştür?
(Which team in the Champions League, has played more of the semi-final?)
a) Real Madrid
b) Bayern Münih
c) Barcelona
d) Manchester Unıted
30 Ekim 2014 Perşembe
27 Ekim 2014 Pazartesi
Sen Olmadan Asla!
Başlık, sanki sinemalara yeni giren bir aşk filminin adı gibi oldu ama bundan daha iyisi olmaz diye düşündüm. Rekabet, her zaman güzeldir. Başarıyı getirir, hedefleri yükseltir, heyecanı artırır, kazanan belki ilk başta bu rekabeti izleyen ve takip edenler olarak görünür ama o rekabetin içinde bulunan kişiler daha çok kazanır, tarih kitaplarına girer ve 'efsane' sıfatını henüz futbolu bırakmadan çoktan alırlar...
Biz millet olarak, hangi dalda olursa olursa olsun kişileri, zamanları ne bulursak karşılaştırmayı severiz. Takımlar, sinema oyuncuları, dizi oyuncuları, futbolcular, 80'li yıllar 90'lı yıllar, meslek dalları vb. birsürü şey...
Dünya Futbolu son 10 yılda inanılmaz bir değişim kazandı. 2 futbolcu, tüm dünyanın kaderini değiştirdi. Önceki yıllarda bir sezonda 30 gol barajına gelen futbolcular nadiren görülür ve el üstünde tutulurken bu başarıları daha uzun sürmez ve çıta yine 20 - 25'lere gerilerken iki isim çıktı çıkalı onlar için bir sezonda 40 - 45'in altına düşmek adeta bir başarısızlık olarak görülmekte. Kimlerden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz.
Dünya Futbolu belki de böylesine bir rekabeti hiç görmedi ve görmeyecek de. Sayısal anlamda onlar gibisi yeryüzüne gelmedi. Oscar'lık performansları bir an olsun azalmadı, hız göstergeleri limitlerin hep üstünde yer aldı. Onları tanımlarken ister uzaylı, ister makina deyin ama onlarsız bir futbol, şüphesiz kısır bir döngüde devam ederdi. Geçmişteki efsane futbolcuların sahip oldukları sayısız rekor hep sabit kalır ve erişilemezdi bile. Kimi zaman çorbanın tuzu, kimi zaman yemeklerin sosu, kimi zaman da çocukların hayalleri, idolleri oldular.
Lionel Messi, ilk maçına Barcelona formasıyla 2004 yılında çıktı ve yaşı 17 idi. Kısa sürede yeteneklerini konuşturan ve bunu çalıştığı teknik direktörlere de ispatlayan Arjantinli, kariyerinin altın dönemlerini yaşayacağı ve bu alanda birçokları tarafından "Tüm zamanların en iyisi" diye adlandırılacağı dönemleri Cristiano Ronaldo'nun La Liga'yı taçlandırdığı 2009 - 2010 sezonundan sonra yaşadı. 2009 - 2010 sezonundan önce La Liga'da en fazla golü bir önceki sezon yani 2008 - 2009'da 23 golle atan Messi, Ronaldo'nun gelişiyle adeta bir gol makinasına dönüştü. 5 yıllık süreçte 38 gol ortalaması tutturan Messi'nin ilham kaynağı şüphesiz Ronaldo idi. 4 defa üstüste Ballon d'Or ödülünü (2009 - 2013) tam da bu zamanlarda kazandı. Hatta ve hatta Messi'nin La Liga'da en çok gol attığı takımın da Real Madrid (21) olduğunu ve bu gollerin 15 tanesini Ronaldo'nun Real Madrid'e geldikten sonra attığını da not düşelim.
Cristiano Ronaldo, Sir Alex Ferguson'un takımının S.Lizbon'un yeni stadının açılış maçında yaptığı karşılaşmada kendisini mest etmesinin ardından 18 yaşında Ada'ya getirdiği ve 6 yıl içinde buradaki misyonunu tamamlamasından sonra, gitmesinin kalmasından daha fayda getireceğine inanıldığı için 94 milyon euro gibi devrin en pahalı transferi apoletiyle geldiği La Liga'da adeta bir efsaneye, fenomene dönüştü. Çok çalışmanın, azmin ve gücün tavan yaptığı bir 'dev'di adeta. Ronaldo, Real Madrid'e gelmeden önceki 5 sezonda Galacticos'un ligde attığı toplam gol ortalaması 75 iken, o geldikten sonra hiç 100 golün altına düşülmedi ve 106 gibi fantastik bir ortalama tutturuldu. Ronaldo, hem Real Madrid'e, hem La Liga'ya hem de Messi gibi bir yeteneği en üst noktaya oturtmaya yetti. 12 yıl sonra Real Madrid'e Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu'nu kazandırdı.
Yani anlayacağınız, iyi olan yanındaki iyiyi de oynatıyor. Messi olmadan Ronaldo olmuyor, Ronaldo olmadan Messi olmuyor. Aslında oluyor ama bu kadar da olmuyor. Birinin varlığı diğerini çok etkiliyor. Biri 2 gol ya da 3 gol atsa diğeri hırslanıyor ve altta kalmıyor. Adeta birbirlerinin ateşleyicileri gibiler. Birinin varlığı ve form düzeyi, diğerinin motivasyon kaynağı. Son 5 yılda La Liga'da ve Avrupa'da kırılmadık rekor bırakmadılar, bırakmayacaklar da. Dünya onlar gibilerini bir 15- 20 sene daha göremez diye düşünüyor herkes. Yetenek, hırs, çalışmak, asla ve asla az ile yetinmemek onların futbol felsefelerinin yapı taşları...
Onların da eksik yönleri yok mu diye sorarsanız tabii ki var. Sonuçta her güzelin bir kusuru vardır. İkisinin de gerçekleştiremediği tek başarı; Dünya Kupası Şampiyonluğu...
Biz millet olarak, hangi dalda olursa olursa olsun kişileri, zamanları ne bulursak karşılaştırmayı severiz. Takımlar, sinema oyuncuları, dizi oyuncuları, futbolcular, 80'li yıllar 90'lı yıllar, meslek dalları vb. birsürü şey...
Dünya Futbolu son 10 yılda inanılmaz bir değişim kazandı. 2 futbolcu, tüm dünyanın kaderini değiştirdi. Önceki yıllarda bir sezonda 30 gol barajına gelen futbolcular nadiren görülür ve el üstünde tutulurken bu başarıları daha uzun sürmez ve çıta yine 20 - 25'lere gerilerken iki isim çıktı çıkalı onlar için bir sezonda 40 - 45'in altına düşmek adeta bir başarısızlık olarak görülmekte. Kimlerden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz.
Messi & Ronaldo...
Dünya Futbolu belki de böylesine bir rekabeti hiç görmedi ve görmeyecek de. Sayısal anlamda onlar gibisi yeryüzüne gelmedi. Oscar'lık performansları bir an olsun azalmadı, hız göstergeleri limitlerin hep üstünde yer aldı. Onları tanımlarken ister uzaylı, ister makina deyin ama onlarsız bir futbol, şüphesiz kısır bir döngüde devam ederdi. Geçmişteki efsane futbolcuların sahip oldukları sayısız rekor hep sabit kalır ve erişilemezdi bile. Kimi zaman çorbanın tuzu, kimi zaman yemeklerin sosu, kimi zaman da çocukların hayalleri, idolleri oldular.
Lionel Messi, ilk maçına Barcelona formasıyla 2004 yılında çıktı ve yaşı 17 idi. Kısa sürede yeteneklerini konuşturan ve bunu çalıştığı teknik direktörlere de ispatlayan Arjantinli, kariyerinin altın dönemlerini yaşayacağı ve bu alanda birçokları tarafından "Tüm zamanların en iyisi" diye adlandırılacağı dönemleri Cristiano Ronaldo'nun La Liga'yı taçlandırdığı 2009 - 2010 sezonundan sonra yaşadı. 2009 - 2010 sezonundan önce La Liga'da en fazla golü bir önceki sezon yani 2008 - 2009'da 23 golle atan Messi, Ronaldo'nun gelişiyle adeta bir gol makinasına dönüştü. 5 yıllık süreçte 38 gol ortalaması tutturan Messi'nin ilham kaynağı şüphesiz Ronaldo idi. 4 defa üstüste Ballon d'Or ödülünü (2009 - 2013) tam da bu zamanlarda kazandı. Hatta ve hatta Messi'nin La Liga'da en çok gol attığı takımın da Real Madrid (21) olduğunu ve bu gollerin 15 tanesini Ronaldo'nun Real Madrid'e geldikten sonra attığını da not düşelim.
Ronaldo La Liga'ya geldikten sonra Barcelona ve Messi'nin gol sayıları |
Ronaldo gelmeden önceki 5 sezonda Real Madrid'in ligde attığı goller |
Ronaldo geldikten sonra Real Madrid'in ve Ronaldo'nun ligde attığı gol sayıları |
Onların da eksik yönleri yok mu diye sorarsanız tabii ki var. Sonuçta her güzelin bir kusuru vardır. İkisinin de gerçekleştiremediği tek başarı; Dünya Kupası Şampiyonluğu...
24 Ekim 2014 Cuma
Şampiyonlar Ligi Frikik Kralları
Frikikten gol atmak öyle herkesin harcı değil. Hele Şampiyonlar Ligi gibi pek çok otorite tarafından dünyanın 1 numaralı futbol organizasyonu olarak görülen bir platformda atmak ise hepsinden zor. Bu alanda, aşağıda en çok gol atan 5 firikçiyi, 5 usta ayağı göreceksiniz. Bu harika frikikleri hangi takımlara atmışlar, o bilgilere de ulaşabilirsiniz... (24.10.2014 tarihi itibariyle)
Listede Ronaldinho, Messi, Zidane, Pirlo, Beckham gibi teknik futbolcuların olmaması dikkat çekici...
Ne dersiniz? Cristiano Ronaldo bu alanda da rekoru eline alabilir mi?
Resmi tıklayıp büyütebilirsiniz. |
Listede Ronaldinho, Messi, Zidane, Pirlo, Beckham gibi teknik futbolcuların olmaması dikkat çekici...
Ne dersiniz? Cristiano Ronaldo bu alanda da rekoru eline alabilir mi?
17 Ekim 2014 Cuma
İddaa Tahminleri (18-19-20 Ekim 2014)
Bu haftasonu programından toplam 15 maç seçtim. İçlerinde düşük oranlı maçlarda var, yüksek oranlılar da. Ben maçlarda, oranlara bakmadan kendi yöntem ve tecrübelerime dayanarak maçları seçtim ve yorumladım. Popüler olmayan liglerden aldığım tercihlerle de olası şike ve patlama ihtimali yüksek maçları bertaraf etmeye çalıştım.
Lafı daha fazla uzatmadan tercihlerime geçiyorum...
GÜNCELLEME (21 EKİM 2014)
15 maçtan 9 tanesi tuttu. Tutmayan 6 maçtan Arsenal ve Kashima'nın puan kayıpları oldukça sürpriz oldu. Umarım 9 maçın arasından kombine yapanlar olmuştur. Bir daha ki haftada müsait olursan kendi kuponlarımı paylaşacağım.
Etiketler:
18-19-20 Ekim 2014 İddaa Tahminleri,
Bahis,
Günün iddaa programı,
İddaa,
iddaa kuponu,
iddaa oranları,
İddaa Tahminleri,
kazanan iddaa kuponları,
kombine
10 Ekim 2014 Cuma
İbrahimovic - Maxwell
Bazı teknik adamlar vardır, bazı futbolcuları çok sever ve gittiği takımlara da götürür. Bu duruma eminim hepiniz birer örnek verebilirsiniz. Benim sizlere söyleyeceğim durum ise çok farklı ve eşine az rastlanır türden bir bağlantı...
Zlatan İbrahimovic ve Maxwell Andrade...
Kader bu 2 futbolcunun yollarını her daim kesiştirdi. Hatta öyle bir hal aldı ki, bu iki futbolcunun kardeş bile olacaklarını düşünmeye başladım. Onlar adeta birer aile gibiler. Öyle ki, biri hangi takıma gitse diğeri de mutlaka bir gün o takıma gidiyor ve arkadaşını yalnız bırakmıyor. 2001'den 2014'e... İşte İbrahimovic ve Maxwell'in kariyerleri ve her futbolcuya nasip olmayan beraberlikleri :)
Zlatan İbrahimovic ve Maxwell Andrade...
Kader bu 2 futbolcunun yollarını her daim kesiştirdi. Hatta öyle bir hal aldı ki, bu iki futbolcunun kardeş bile olacaklarını düşünmeye başladım. Onlar adeta birer aile gibiler. Öyle ki, biri hangi takıma gitse diğeri de mutlaka bir gün o takıma gidiyor ve arkadaşını yalnız bırakmıyor. 2001'den 2014'e... İşte İbrahimovic ve Maxwell'in kariyerleri ve her futbolcuya nasip olmayan beraberlikleri :)
2001 - 2004 Ajax günleri |
2006 - 2009 İnter günleri |
2009 - 2011 Barcelona günleri |
2012 - 2014 PSG günleri |
9 Ekim 2014 Perşembe
Pep Guardiola
Bayern'in başına geçtiğinde bazı çevreler tarafından çok eleştirildi. Tam anlamıyla hazır bir takıma, bir nevi "Barcelona'nın devamı" diye tanımlanan dev bir takıma imza atmıştı. Halihazırda Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamış, Almanya Ligi'ni hatta Almanya Kupası'nı dahi müzesine götürmüş bir takımı devralmıştı. Barcelona'nın 'tiki taka'sına son verip Avrupa ve Dünya'nın yeni süper gücü olmuş bir takımın teknik patronuydu artık. Barca ile kaldırdığı sayısız kupa halkasına yenilerini eklemek ve "Benim gücüm sadece Barcelona ve İspanya'dan ibaret değil" diye haykırışı sonrası ilk yurtdışı deneyimiydi Guardiola'nın.
"Takımı hiç değiştirmesin, zaten takım ölü haliyle dahi Avrupa'da yarı final oynar" diyenler, daha ilk sezonunda haklı çıktı aslında. Ama yarı finalde öyle bir hüsrana uğradı ki, bu hezimet Guardiola'nın kariyerine de büyük bir eksi olarak çoktan işlendi bile. Bir önceki sezon Heynckes ile Barcelona'yı toplamda 7-0 ile silip süpüren Bawyera temsilcisi, bu defa bir diğer İspanyol Real Madrid karşısında resmen dağıldı ve gol bile atamadan 5-0'la havlu attı. Hatta Pep ile Bayern bir ara ipleri koparma noktasına dahi geldiler ama Bundesliga Şampiyonluğu ve Almanya Kupası şampiyonlukları Guardiola ve Bayern için adeta teselli oldu.
Bu sezon bu defa da "Takım gittikçe İspanyollaşıyor" diye eleştirilerin yapıldığı bir ortamda takımı daha iyi tanıyan diri bir Pep var ve bu kez, ipler daha çok onun kontrolü altında. Xabi Alonso, Bernat ve Benatia transferleri de tam anlamıyla nokta atışları ve takıma büyük değer ve rotasyon gücü kattılar. Mario Götze, kariyeri açısından muhteşem geçen Dünya Kupası sonrasında Ribery ve Robben'in alternatifi olarak değil artık tamamen ilk 11 oyuncusu ve beklentilerin üzerinde oldukça da golcü bir kimlikte. Takımın skorer gücü belki geçtiğimiz sezona nazaran biraz daha aşağıda kalacak ve buna bağlı olarak oynattığı futbol da ayrı bir eleştiriye tabi olacak ama kazanma alışkanlıkları hala üst seviyede ve artık çok daha az gol yiyorlar. Mandzukic'in yerine alınan Lewandowski daha yeni yeni takıma alışırken, başta Ribery, Schweinsteiger ve Robben'in müzmin sakatlıkları takımın skor üretememesinde baş etken oldu. Ama yiğidi öldür de hakkını yeme misali, Allianz Arena'da bir Manchester City maçı oynadılar ki inanılmazdı. Maça ilk 11'de Ribery, Robben, Schweinsteiger, Martinez, Badstuber, Thiago gibi yıldızlarından yoksun başlayan ve karşısında Dzeko, Aguero, Silva, Navas, Nasri, Yaya Toure gibi her an herşeyi yapabilecek kapasitede büyük yıldızları kadrosunda bulunduran City karşısında Pep, tam anlamıyla bir taktik savaşı verdi. Maç içerisinde neredeyse her 10 dakikada bir saha içi taktik dizilişini değiştiren deneyimli hoca, kendisinden beklenilen taktik dehasını 90.dakikada da olsa sahaya yansıttı ve maçı 1-0 kazanmayı da başardı. Sakın ola ki son dakika golüne şans demeyin çünkü o maçta Bayern adeta farkı kaçırdı...
Kim ne derse desin ben Guardiola'nın hala taktik anlamında dünyanın en iyisi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Bundesliga ve Bayern'i seçerken asla içinde şüphe yoktu. Macera aramaya gelmemişti ve bu takımı isteyerek ve gönülden çalıştırıyordu. Hatta en ufak başarısızlıkta dahi, "Eğer yönetim isterse beni gönderebilir" resti çekecek kadar da mütevazi sahibiydi. 1 yıl içinde Philipp Lahm ve David Alaba'nın üzerinde yaptığı saha içi taktiksel dokunuşlar onu çok özel ve ayrıcalıklı yaptı. Barcelona'daki gibi saha kenarındaki duruşu, kendine has karizması hiç değişmedi Münih'te de. Giydiği kıyafetler, saç ve sakal tercihleri, jest ve mimikleri onu hep meslektaşlarından ayrı bir kategoriye soktu. (Laf aramızda bu sezon kırmızı renkler ona daha bir yakışmış) Farklı ülke, farklı futbolcular ve farklı dil karşısında kendini çok çabuk geliştirdi. Futbolculara yaklaşımı, onlarla yaşadığı samimi diyalog ve içindeki hırsla beraber makina gibi işleyen takımını yine bu sezon en yukarılara taşıyacaktır. Son 5 yılda 3 kez final oynayan ve bir kez kupayı kaldırdıkları Şampiyonlar Ligi'nde başarıya alışan bir takımı da çalıştırmak gerçekten zor. Düşünsenize, yarı final dahi başta Rummenigge ve Beckenbauer olmak üzere hiçbir Almanı çoğu zaman kesmiyor ve ya final istiyorlar ya da kupayı.
Guardiola'nın yükü bu sezon, geçen sezona oranla daha ağır. Bitmez tükenmez sakat futbolcuları bir an önce iyileşir ve takım eski kimyasına bürünürse, sikletindeki en büyük rakipleri Real Madrid, Barcelona ve Chelsea'yi geçip tekrar Avrupa'nın en büyüğü olacaklarından hiç şüphem yok.
2 Ekim 2014 Perşembe
İddaa Tahminleri (4-5 Ekim 2014)
Bu hafta ise zorluk derecesi yüksek maçlardan, yüksek oranlı tercihlerde bulunuyorum. "Düşük oranlı maçlardan yatmak yerine yüksek oranlı, risk alarak yaptığım tercihlerden yatarım" düşüncesiyle biraz risk almaya karar verdim ve ortaya aşağıdaki gibi bir tablo çıktı. İddaa oynarken ya da tahminlerde bulunurken bir hedef belirlemek ve onu yakalamak için bahis yapmak pek mantıklı bir iş değil ama ben bu platformdan her zaman % 60'ların aşağısına inmemek gibi içimde gizli bir hedef var ve bu konuda da iddialıyım. Zaten bu oranın altına düştüğüm anda tahminlerde bulunup sizleri de yakmak istemem.
Son sözüm; Aşağıda verdiğim 10 tercihten dilediklerinizi kuponunuza ekleyin. Zaten kendi tercihiniz olmadan o kuponun tutma ihtimali çok az. Herkese bol şanslar...
.........................................................................................................................................
GÜNCELLEME (8 EKİM 2014)
Geçen hafta 11'de 10 isabet (% 91) yakaladıktan sonra bu hafta benden beklenti haliyle büyüktü :) Ben ise yola ilk çıktığımda yine bu köşeden yazdığım gibi % 60 seviyelerinin altına inmeme gibi bir hedefim vardı ve bu hafta % 50 başarı oranı yakaladık. Bu da bize ilk uyarıydı :) Yukarıda verdiğim 10 maçtan 5 tanesi tuttu. Umarım değerlendirenler olmuştur. Haftaya tekrar buluşmak dileğiyle...
Degerfors - Ljungskile... 3 - 3... Oran : 1,85 (2)
Aston Villa - Manc. City... 0 - 2... Oran : 1,65 (KG VAR)
Milan - Chievo... 2 - 0... Oran : 1,55 (2,5 ÜST)
Albirex Niigata - Kawasaki... 3 - 0 ... Oran : 1,90 (2)
Manc. Unıted - Everton... 2 - 1... Oran : 1,40 (KG VAR)
Parma - Genoa... 1 - 2... Oran : 1,75 (2)
Lazio - Sassuolo... 3 - 2... Oran : 1,60 (2,5 ÜST)
Landskrona - Hammarby... 1 - 3... Oran : 1,35 (2)
Fiorentina - İnter... 3 - 1... Oran : 2,10 (1)
Corinthians - Recife... 3 - 0... Oran : 1,35 (1)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR
-
Yeri geldiğinde küçük çaplı takımınıza büyük başarılar sığdırıp kariyerimize unutulmaz şampiyonluklar kazandıran takımınızın kilit oyuncular...
-
Önce Başakşehir gibi ters gelen takıma karşı üstün futbol ve attığı 2 gol... Ardından son 20 derbide sadece 2 kez kazanabilen bir takı...
-
Aralık 2019’da ortaya çıkan ve etkisi yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını, binlerce insanın canına mâl olurken, NBA ...
-
Kabul etmeliyiz ki futbol demek, aynı zamanda para demek ve endüstriyel pazarın en önemli ticari meyvesi de futbol. Tam da bu noktada sponso...
-
Şampiyonlar Ligi'nde yeni formata geçilen 2003 yılından günümüze uygulanan sistemde çeyrek final, yarı final ve finale katılan tüm ...