12 Mart 2012 Pazartesi

Gizli Yetenekliler...

Kimleri transfer etmedik ki Türkiye’ye? Yıllarca Nistelrooy, Shevchenko, Robinho, Ronaldinho, Forlan, Reyes vb… Hiçbirisi gelmedi, gelmek istemedi. Güzel bir hayaldi ama ‘bazen paradan da önemli şeyler var’ cümlesinin ispatı gibiydi yaşananlar…  Bu dünya yıldızlarının ülkemize gelmemesine çok üzüldüğümü söyleyemem ama asıl beni üzen basiretsiz yöneticilerimizin ve büyük kulüplerimizin itibar etmeyerek sadece “desinler” zihniyetiyle açtıkları ‘futbolcu izleme komitesi’nin (scout) kenarda duran yıldız oyunculardan habersiz olmaları…

Küçük misyonlarındaki (kafalarındaki) düşünce;  tribünleri ayağa kaldıracak oyuncular alınacak, tribünler bu sayede dolacak, yönetime kocaman bir  ‘aferin’ denilecek ve herhangi bir başarısızlıkta “daha ne yapalım, yıldız oyuncuları getirdik ya” denilecek ve günü kurtarmak için, tanınmışlığı fazla ve genel olarak da ‘yaşlı’ statüsünde oyuncuların peşlerinde günlerce dolanılacak, menajerleri zengin edilecek…


( Bu yazı, Türkiye'nin en çok okunan spor sitesi www.sporx.com da 13 Mart 2012 tarihi itibariyle HAFTANIN BLOG YAZISI seçilmiştir. http://my.sporx.com/blog/gizli-yeteneklilerSXBLQ13243SXQ?1 ) 


Türkiye’ye aslında son 15 yılda önemli yıldız oyuncular geldi. Hagi, Hoojdonk, Ortega, Anelka, Ricardinho, Guti, Roberto Carlos, Quaresma, Anderson, Carew sadece bazıları… Genel görünüm ise hiç değişmedi. Sadece para için ülkemizi seçen yıldız oyuncular takımlarına istenilen katkıları maalesef veremediler…

Kendi gözlemlerime dayanarak, Türkiye’de keşke 3 büyükler alsaydı yada en azından peşlerinden koşsaydı diyebileceğim birkaç futbolcu var. Bu oyuncular, ülkelerinde yada yurtdışında fazlasıyla gol atmış, tecrübeleri yüksek yada genç yaştayken ‘geleceğin yetenekleri’ arasında gösteriliyor fakat bazen doku ve uyum uyuşmazlığından dolayı kulüplerinde yeteri kadar şans bulamıyorlar ve törpüleniyordu. Alınacak futbolcuların illa dünya yıldızı olmalarına gerek yok. CV’sine bakılıpta oyuncu tercihleri pekala yapılabilir yada denenebilir. Söyleyeceğim oyuncuların CV’lerinde, ‘goal machine’ (gol makinesi) yada ‘patlamaya hazır bomba, fakat patlamayı yapacak takım arıyor’ gibi cümleler de yer alıyordu. Yeri gelmişken hemen örnek vereyim : Gekas… Hemen kendisini belli etti.. Bursa’nın alıp sonra geri gönderdiği Kenny Miller da kaliteli bir kumaş olduğunu herkese göstermişti.

İşte bu tarz seçtiğim, bence ‘yıldız oyuncular’…

Claudio Pizarro (34)…  Uzun uzadıya geçmişini yazacak değilim. Kalitesini Bundesliga çok iyi özetliyor. Bayern Münih’te 6 sezonda attığı 84 gol var ve sırf bu istatistiği için bile alınabilir bir forvet. Bayern deneyiminden sonra kısa süreli Chelsea tecrübesi yaşayan Peru’lu oyuncu kendisine ilk Avrupa yolunu açan Bremen’in yolunu tuttu ve geride kalan 3,5 yılda kulübünde 83 gol gibi inanılmaz bir rakama ulaştı. Pizarro, 2 sezon öncesine kadar Almeida ile beraber oynamıştı.  34 yaşındaki oyuncu, 30’lu yaşlarda pekala Türkiye’nin yolunu tutabilirdi ve ülkemizde de müthiş bitirici tekniğiyle leblebi gibi gol atabilirdi…



Robbie Keane (32)… Premier League’nin en iyi forvetlerinden. Leeds, Tottenham, Liverpool kariyerleri var. Bir dönem kiralık olarak Celtic’de forma giydi. 18 maçta 16 gol attı ve İskoçya’da ‘yılın futbolcusu’ oldu. Tottenham formasıyla 97 gol attı. Bu sezon başı Amerika’ya Los Angeles takımına transfer oldu. Ligler bitince devre arasında Aston Villa ile kiralık olarak anlaştı ve hemen 7 maçta 3 gol attı. Gerekli para ve ilgi verilseydi belki de Türkiye’de de gollerini sıralayacaktı…

Santa Cruz (31)… Bir Bayern çıkışlı oyuncu daha. Forma giymesi gereken yıllarda Pizarro, Makaay, Toni gibi isimlerin ardında genel olarak yedek kalan yıldız oyuncu daha fazla dayanamayarak 2007 de Blackburn’ün yolunu tuttu. Orada gösterdiği (56 maç 23 gol) performansla M.City gibi para babasının dikkatini çekti ve 18 milyon paund gibi astronomik bir bedelle yeni takımına transfer oldu. City ekibinde yeteri kadar şans bulamayıp kendini gösteremeyen Paraguay’lı, bu sezon başı Betis’in yolunu tuttu. Sanırım Türkiye’deki 3 büyüklerin Real Betis’ten daha büyük takımlar olduğunu söylememize bile gerek yok…

Bojinov (26)… Belki biraz sorunlu belki de aradığı ortamı bir türlü bulamayan Bulgar forvet… Otoriteler patlamaya hazır bir yetenek dediler. Fiorentina’da biraz sivrildi ve daha 21 yaşında kendisini M.City’nin formasını giyerken buldu. Orada da tutunamayıp Parma ve son olarak S.Lizbon’da top koşturdu. Hala 26 yaşında olan hızlı ve yetenekli golcü, gerekli patlamayı yapacağı kulübü belki de hala arıyor…



Di Viao (36)… Becerikli ve fırsatçı İtalyan golcü… Onun işi sadece gol atmak. Kısa süreli Lazio ve Parma deneyimlerinden sonra 2002’de Juventus gibi bir 'dev'e transfer olan golcü, 2 sezonda 25 gole imza attı ve sezon sonu Valencia ile anlaştı. Oraya fazla alışamayınca bir dönem kiralık Monaco tecrübesi yaşadı ve sonra tekrar İtalya’ya geri döndü. 3,5 yıldır Bologna’da top koşturan futbolun veteran golcüsü, kulübüyle şu an 64 gol barajına ulaşmış durumda. Kendisini Valencia deneyiminden sonra (2004 yılında) pekala getirebilirdik diye düşünüyorum…

Maxi Lopez (28)… Championship Manager oynayanlar kendisini çok iyi tanır. 2001 yılında River Plate forması giymeye başladıktan sonra kendisini hızlı bir şekilde geliştiren Arjantinli golcü, kısa sürede scoutların dikkatini çekiyor ve bir anda 2004 yılında Katalan ekibi Barcelona ile anlaşıyordu. Tüm otoritelerin çok şey beklediği golcü oyuncu, yeteneklerini gösterecek ortamı burada bulamıyor ve sırasıyla Mallorca, FC Moscow ve Gremio deneyimleri yaşıyordu. Fakat şu bir gerçekti: Yetenekleri tartışılmazdı, sadece yetenekleriyle örtüşecek kulübü bulamıyordu ama Türkiye’dekiler ondan da habersizdi. 2009 da Catania ile anlaşan Tangocu, 2,5 sezonda 26 gol kaydetti. Bu sezonun devre arasında bir büyük dev Milan’da kiralık olarak oynamak üzere anlaştı…

Miccoli (33)… Bir diğer büyük İtalyan golcü… Kilolu olarak bilinen oyuncu kısa mesafede oldukça etkili sprintlere sahip ve büyük maçları çok seven bir futbolcu. O da Di Viao gibi kısa süreli bir Juventus tecrübesi yaşadıktan sonra Fiorentina ve Benfica arası mekik dokudu. Fakat son olarak 2007’de ülkesindeki Palermo’da karar kıldı. Kulübünde 4,5 yılda 66 gol atarak bir hayli başarılı bir performans gösterdi. Sadece İnter’e son 3 yılda 8 gol attı. Benfica macerasından sonra iyi bir rakamla Türkiye sınırlarına girebilirdi…



Cavenaghi (29)… Bir diğer River Plate çıkışlı golcü… İlk Avrupa tecrübesini Spartak Moskova ile yaşayan golcü daha sonra Bordeaux ile anlaştı. Fransız ekibinde 4 sezonda 40 gol kaydetti. Kısa süreli kiralık olarak Mallorca’da top koşturan Arjantinli orada da boş durmadı ve 13 maçta 6 gol atma başarısı gösterdi. Şimdilerde tekrar futbola başladığı River Plate takımına geri dönen golcünün keşke Türkiye’den de yolu geçseydi…

Fred (29)… Brezilya’lı golcü… Lyon ile kendisine Avrupa kapılarını açan futbolcu burada 3,5 yıl top koşturdu ve 39 golle vasatın üstünde bir performans gösterdi. Daha sonra kulübüyle anlaşamayan yıldız oyuncu henüz 26 yaşındayken ülkesinin yolunu tuttu ve Fluminense ile anlaştı. 3 yıldır burada olan Fred, 41 golü buldu bile. Lyon tecrübesi sonrası maksimum 10 milyon Euro bedelle göz koyulabilirdi…

twitter @serdarsozkesen 

4 yorum:

  1. Süper Analiz,
    Süper yorum Serdar.
    Emeğine sağlık ...... bizler için iyi de .... çoğunluk mahrum kalıyor ona yanıyorum.
    Teşekkürler, zekle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ercan Abi çok teşekkürler, sende olmasan yorum yazacak, fikrini beyan edecek de olmayacak maalesef... Elimden geldiğince her hafta bir şeyler karalamaya çalışıyorum işte ama dediğin gibi yeterli bir kitlem henüz yok. Olsa tabiki çok güzel olurdu ama ben yaptığım işten ve çalışmalarımdan dolayı çok mutluyum ve zevkle yapıyorum. Ha okunur, okunmaz orasını bilemem ama ben yapmaya devam edeceğim. Sende benim için çalışmalara devam et abi, link, çevre vs... :) Selamlar...

      Sil
  2. 14 Şubat'tan sonra bir kez daha Türkiye'nin en büyük spor sitesi olan www.sporx.com da HAFTANIN BLOG YAZISI seçildi. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Serdar abicim.

    Yazılarını, yorumlarını hatta tivitlerini beğenerek ve severek okuyorum. Blogunu açarken de söylemiştim. Herkesten farklı bir bakış açın ve ilginç analizlerin, bunları okunası bir uslüp ile yazan bir kalemin var.

    Okunmadığı konusunda seninle hemfikir değilim, aksine okunduğunu düşünüyorum.

    Yorumlara da gelince; kim bilir, yorum yazacak kusur, beğendiklerini belirtecek kadar da cesaretleri yoktur.. ;)

    YanıtlaSil

SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR