10 Ekim 2011 Pazartesi

7 Ekim 2011 Milat Olmalı...

7 Ekim 2011 Cuma günü umarım A Milli Takımımız için bir milat olur. Neden mi böyle başladım yazıma ? Çünkü tek yapabildiğimiz eleştirmek, eleştirmek yine eleştirmek…  Peki neden hiç kimse çözüm yolu üretmez yada elini taşın altına koymayı denemez ? Bizim halk olarak, taraftar olarak en iyi yaptığımız şeydir, her başarısız sonucun ardından futbolu en iyi biz biliyormuşçasına ahkam kesmek ve birilerini küfür boyutuna varıncaya kadar aşağılamak, hırpalamak…
Tabiki Hiddink’i savunacak değilim, asla yapmam da… Ammaaa…  A Milli Takımı ve Hiddink’i, sadece Almanya maçı ile değil grup maçlarının tamamında eleştirmek / yargılamak gerekir diye düşünüyorum. Neden mi ? Almanya maçına kadar grupta 8 maç yapmışız ve hemen hemen tamamında silik bir futbol oynamışız. Avusturya ve Belçika kesinlikle Türkiye’nin sikletinde rakipler değillerdi ve hiçbirinde de onlara yenilmedik. Ama bu yenilmemelerimiz, bizim büyük ve iyi takım olmamızdan değil, rakiplerin beceriksizliğindendi. Yani bizim milli takımımız aslında Avusturya deplasmanında hiç iyi oynamamıştı, Azerbaycan deplasmanında kötüydü ve Seyrantepe’deki Kazakistan maçında da rezaletti. Ama Almanya maçı çok kritik bir maça denk geldiği için haliyle daha bir eleştirir olduk Hiddink’i ve teknik yönetimi…

Anlatmak ve sıklıkla vurgulamak istediğim konu, Türkiye’nin grubun hiçbir maçında gerek skor olarak gerek oyun olarak, gerek de mücadele olarak rakiplerine karşı bir baskı oluşturamamasıdır. Biz Avusturya deplasmanında da çok kötü oynarken neden yenilmedik? Çünkü rakibimiz bir Almanya değildi…
Almanya bize karşı aman aman bir futbol mu oynadı ? Kesinlikle hayır… Adamlar standart futbollarını sahaya yansıttılar. En formda oyuncularını getirdiler, sahaya sürdüler ve net bir galibiyet elde ettiler. Yani onların bir sistemleri var ve kim oynarsa oynasın, asla sistemlerinden, disiplinlerinden ve maçın son anına kadar konsatrelerinden asla taviz vermiyorlar… Peki biz ? Maçın içerisinde çok kırılgan, disiplinden uzak, mücadeleden bunalmış ve kafaları başka yerlerde olan bir sürü yıldız (!) oyuncu…

Sonuçta ilk 11’imizi de eleştiriyoruz ve bunda da kesinlikle haklıyız. Kadromuza bakıyoruz… Neredeyse tamamen İstanbul takımlarından oluşan bir karma. Savunmamızda Egemen, Servet ve Hakan Balta… Üç tane tank gibi adam, yani düz futbolcular. Sağ bekte ise Sabri… Onun önünde ise Gökhan Gönül (gerçek mevkisinden ve verimliliğinden uzak) sakatlıktan yeni kurtulduğu için formsuz… Orta alanda ise 35’lik Aurelio ve bir diğer sağ kanat oyuncusu Hamit… Kim ne derse desin bu takım tamamen beraberliğe oynatılan bir kadro… Kadro dizilişleri herkese göre farklılık gösterebilir ama esas olan bu kadronun maçın başından Almanya'ya karşı olumlu bir sonuç alamayacağı çok aşikardı... Sağ kanatta yığınla adam... Sol kanat ise tamamen Hakan Balta’ya emanet...
Kadrosundaki 11 oyuncusunun 7 tanesi Almanya’nın şu an en formda takımı Bayern Münih’den oluşunca onları yenmeyi bırakın puan almak da bir o kadar zordu. Zira bu takımı şu an ancak İspanya ve Hollanda yenebilir gibi gözüküyor. Sistemleri, disiplinleri, konsantreleri oyunun her dakikasında aynı. Yani dakikalar 85-90’ı gösterdiğinde bile aynı ciddiyetle ve anlayışla sahaya yayılıyorlar, mücadelelerini sürdürüyorlar. Bunu da rakip ayırmadan, skorun ne olduğuna bakmaksızın yapıyorlar…

Araya bi dip not iliştirelim : Löw'ün bize karşı sahaya sürdüğü ilk 11'in yaş ortalaması 24,50 iken bizim yaş ortalamamız ise 28...
Kalecisi Neuer’den, savunmasındaki Lahm, Boateng’e ve orta sahasındaki Scweinsteiger ve Müller’e kadar komple bir takım olan Almanlar’ın grubun son maçında da Belçika karşısında zorlanmadan galip geleceğini düşünüyorum. Zaten Löw de bu maç için; "10’da 10 yapmak istiyoruz ve maçı çok ciddiye alıyoruz" tarzında açıklamalarda bulundu. Ama şunu bir kez daha gördükki, biz eleme gruplarında her zaman ya son anda ikinci olabiliyoruz yada birilerinin yardımıyla play off oynamaya hak kazanıyoruz… Bu gerçek asla değişmedi, esas sorgulamamız gereken de bence budur… Yoksa sırf Almanya maçındaki ezik futbolumuzu, mücadele ve kazanma isteğimizin yok edilmiş olmasını değil, bu süreci başından sonuna kadar değerlendirmemiz gerekir...

Bir dip not daha : Almanya milli takımında 26 yaşındaki Podolski, 85 den fazla milli olurken, bizde bu alanda en tecrübeli diyeceğimiz Servet (30) 60 kez milli formayı terletmiştir...

Unutmadan şunu da kabul edelim : Alt yapıdan oyuncu yetiştiremiyoruz, yeni oyuncular kazandıramıyoruz ve kadro seçiminde hep tecrübeli diye yaşlı oyuncularımızı kadroya dahil ediyoruz ama yine biz kaybediyoruz. Almanlar, Gotze (19) ve Schurrle (21) gibi son dönemde 2 yıldız adayını vitrine sokarken biz hala yerimizde sayıyoruz... Zamanında Emre, Hamit, Tuncay, Volkan, Gökhan Zan, Aurelio, Servet, H.Balta, Sabri gibi futbolculardan iyi bir jenerasyon yakalıyıp ara ara başarılı sonuçlar aldık ama artık bu jenerasyonun da sonunun geldiğini (hepsi olmasa da çoğunun) düşünüyorum. O yüzden 7 Ekim 2011 Cuma günü bizim için bir milat olması gerekir. Geçmişe çizgi çekip yarınımızı düşünmeliyiz…
ve umarım yarınki Azerbaycan maçı ile bunun startını veririz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR