2 Temmuz 2012 Pazartesi

Euro 2012 Üzerine...

Son 1 senesinde futboldan anlayanın da anlamayanın da sürekli ekrana çıkartıldığı, sosyal medyadan sokaklara kadar sadece 'şaibe'nin konuşulduğu ve böylesine bir ortamda adeta bilgi kirliliğinin nefes alış verişlerimizi dahi etkilediği karanlık günlerin sonuna bir hızır gibi yetişmişti Euro 2012...

Euro 2012'ye haliyle de bir çok anlam yüklemiştik. Ne saha içinde ne saha dışında kimsenin aklına komplo teorisi gelmeyecek, çatır çatır mücadele izleyecek ve gözlerimizin pası silinecek kadar da futbola doyacaktık... 

... ve Almanya ile İspanya'nın baş favori olduğu, çoğu otoriteye göre Dünya Kupası'ndan dahi zor bir turnuva olan Avrupa Şampiyonası 8 Haziran 2012 itibariyle evlerimize konuk oluyordu... Herkes hazırdı, maçları statlarda izleyemesek de evde koltuklarımızda son 1 yılın acı senaryolarını ve hayal kırıklıklarını beynimizden kazıyarak büyük bir heyecanla bekliyorduk... Hem Türkiye'nin 1 numaralı hakemi Cüneyt Çakır da haklı gururuyla şampiyonadaki yerini alacak ve göğsümüzü kabartacaktı...
Evsahibi ülkelerden Polonya'nın Rusya ile beraber favori olarak gösterildiği A grubu... Rusların grubun en güzel futbolunu oynadıkları ve attıkları 5 golle yine grubun en golcü takımı olmalarına rağmen elenişleri sonrası, çeyrek final öncesi 'göze hoş gelen futbol anlayışı'nı destekleyen biz futbolseverleri de bir kaygı almıyor değildi. Savunması ile sonuca gitmeyi artık felsefesi yapmış Yunanistan'ın sıkıcı futbolunu 1 maç daha izlemek bizlere ızdırap gibi geliyordu... 

Ölüm grubunda ise turnuva takımı Almanlar güle oynaya herkesi yenerek çeyrek finale çıkarken, turnuvanın en büyük sürprizinde ise en üst satırda Hollanda yer alıyordu. Portekiz ve Danimarka'ya kaybeden Portakallar '0' çekerek adeta 'utanılacak bir son' ile ülkelerine dönüyorlardı...

Kalan 2 grupta ise sürpriz olmuyor ve İspanya ile İtalya, İngiltere ile Fransa son 8 arasına kalıyorlardı... Polonya'dan sonra bir diğer evsahibi ülke Ukrayna'da hakem Viktor Kassai'nin çizgiyi geçen gollerini vermeyerek önayak olduğu İngiltere maçı sonrası turnuvanın geri kalanını evinden takip etmek zorunda kalıyordu...
Türkiye'nin en büyük spor sitesi www.sporx.com da HAFTANIN BLOG YAZISI seçildi... http://my.sporx.com/blog/euro-2012-uzerineSXBLQ15056SXQ

Çeyrek final takımlarında Hollanda ile beraber sadece Rusya yer alabilirdi, diğerleri ise sürprize izin vermemişti. Portekiz, ölüm grubundan çıkışının mükafaatını 'Çekler'le eşleşerek alıyordu ve turnuvanın tamamında müthiş bir özveriyle harika oynayan Ronaldo ile rakibini geçerek son 4'e kalan ilk takım oluyordu... Olağan favori Almanya ise zayıf rakibi Yunanistan karşısında fazla zorlanmadan yarı final biletini cebine koyuyordu... Turnuva boyunca sadece 3 defa penaltı verilmesi ve bunların ikisinin toplamda 4 maç yapan Yunanlıların lehine çalınması da dikkat çekici bir ‘istatistik’ olarak önümüze çıkıyordu…

Kalan 2 çeyrek final eşleşmesi ise isimleri büyük takımların mücadelelerine sahne oluyordu. İspanya daha önce hiç bir resmi müsabakada yenemediği Fransa ile eşleşiyor ve rakibini 2-0'lık sonuçla ve fazlasıyla rahat bir oyun karşılığı devre dışı bırakarak hem rakibi karşısındaki 'makus talihi'ni değiştiriyor, hem de eşleşeceği Portekiz'i beklemeye başlıyordu... İngiltere ile İtalya eşleşmesi ise karşılaşma öncesinde dahi uzatmaya gitmesi en muhtemel maç olarak görünüyordu. İtalyanlar, tecrübeli ve bir o kadar da kaliteli oyuncuları Pirlo ve Buffon'un etkili oyunlarıyla rakiplerini penaltı atışları sonrası eleyerek yarı finalde Almanların rakibi oluyordu...
Sona kalan 4 takım da kesinlikle geldikleri yeri mücadeleleri, rakiplerine oranla daha pozitif futbol anlayışlarıyla beraber sonuna kadar hak etmişlerdi. Cristiano Ronaldo, geçen sezon Barcelona'nın ipini çeken ve bir yerde Guardiola'nın dahi gidişini direkt etkileyen performansının bir benzerini bu defa Portekiz Milli Takımıyla İspanya karşısında da tekrarlayacak mı sorusu 'İber Yarımadası Derbisi' öncesi fazlasıyla gündemdeydi... Türk hakemliğinin adeta zirve yaptığı maçta Cüneyt Çakır'ın düdük çalması da ayrı bir gururumuzu okşadı. Heyecanlı ve zevkli geçmesi beklenen karşılaşma maalesef beklentilerin altında sıkıcılıkla devam edince İngiltere - İtalya maçı gibi karşılaşma golsüz sonuçlanıp uzatmalara kaldı. İspanya uzatmalarda fizik olarak biten rakibinin üzerine çok gitse de tabelayı değiştirecek skoru bir türlü bulamadı. Penaltı atışları sonucunda ise Boğalar, komşularını göz yaşlarıyla evine gönderiyordu...

Adeta erken final gibi bir eşleşme olan Almanya - İtalya yarı final maçı ise diğer yarı final maçının aksine fazlasıyla heyecanlı ve gerilimli bir mücadeleye sahne oldu. Bir yanda resmi turnuvalarda daha önce İtalya'yı hiçbir zaman eleme başarısı gösteremeyen Almanlar, diğer yanda Avrupa Şampiyonları'ndaki 3 yarı finalinde de gol dahi atamayıp galibiyete hasret İtalya... Uslanmaz, ele avuca sığmaz Gana asıllı yıldız oyuncusu Balotelli'nin turnuvaya damga vurduğu maçta güçlü Almanları mükemmele yakın bir futbolla devirdiler ve yarı final başarısızlıklarını da bitirdiler. Evet İtalya, grup maçlarında ayrı grupta yer aldığı İspanya'nın finalde rakibi olurken, favori Almanların ise elenmesi çoğu otoriteyi ve futbolseveri de açıkçası şaşırtıyordu... Prandelli'nin Gök Mavilileri bu başarıyı kesinlikle hakediyor, en büyük alkışı alıyordu...
Nasıl yüzyılın kalecisi Buffon ise, yüzyılın takımı da Barcelona'ydı... Oynadıkları uzay futbolu ve dünyada alınmadık kupa bırakmayan, tam bir koleksiyon canavarı olan Katalanlar, başarılarıyla doğru orantılı İspanya Milli Takımı ile de yüzyılın milli takımı olmaya kararlıydı. Euro 2008 ve 2010 Dünya Kupası şampiyonluğundan sonra hat-trick yapma zamanı gelmişti. Finalde, mütevazi kadrosu ve geçmiş yılların sıkıcı İtalya'sını bir anlık unutturan ve kaybetse de gönüllerin şampiyonu olacak bir rakip vardı karşılarında. Baştan sona üstün oynadıkları karşılaşmayı da 4-0 gibi net bir skorla kazanıp 3 büyük futbol organizasyonundan da başları dik ayrılıyordu. Bu ne muhteşem bir başarıydı... Tarih onları artık 'yüzyılın takımı' olarak anacaktı. Prandelli'nin İtalya'sı ise turnuvanın başından beri oynadığı futbol, karakter ve duruş ile de her kesimin sevgisini kazanıyordu...

twitter @serdarsozkesen

SON 1 AYDA EN ÇOK OKUNANLAR