10 Nisan 2017 Pazartesi

Kalecin kadar iyisin

"Golcün kadar yarıştasın, defansın kadar şampiyonsun ve kalecin kadar iyisin..."

Modern futbol öğretilerinde kalecilerin yeri ve önemi her zamankinden daha fazla. Artık günümüzde maçlarda her şey 'kale'den başlıyor. Kale sağlamsa diğer bölgeleri de tetikliyor. Maçı kaybetmeniz zorlaşıyor. Kaleci sadece iki direğin arasında bekleyen, topun kaleden içeri girmesini önleyen bir futbolcu değil. Bilakis oyunun yüzde yüz içinde, oyunu iyi okuyan, tehlikeleri sezip ilk müdahaleyi yapan ve topu adeta mıknatıs gibi kendine çekendir kaleci. Savunmasını orkestra şefi gibi yöneten, takımına her fırsatta güven veren ve adım adım hedeflerine götüren yılmaz bekçilerdir onlar.
Fransızlardan başlayalım... Son yıllarda altyapı olarak ciddi atılımlar yaptılar. Savunma ve hücum anlamındaki zengin oyuncu havuzuyla bugün piyasada çok ciddi yerlere sahipler. Hatta bu alanda Almanya'dan dahi iyi konumdalar. Bunu sahaya ve sonuca yansıtmak ise Deschamps'ın görevi. Fransa Milli Takımı'nın tarihinde kaleci anlamında Fabian Barthez'den başka önemli bir ismin anılmaması ise ülkenin en ciddi sorunlarından. Barthez, 1998 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonası'nda takımın kupaları kazanmasında önemli bir halkaydı. Aynı zamanda 35 yaşındayken, 2006 Dünya Kupası'nda finale kadar çıkan takımın yine 1 numarasıydı. Son zamanlarda, Barthez'i forma giyme sayısı anlamında yakalayan (87) ve 2010'dan bu yana tüm büyük turnuvalarda kalede yer alan Hugo Lloris ile bu açık kısmen kapatılsa da, spor tarihi kitaplarında bir üçüncü, dördüncü ismin hep bir ağızdan söylenmesi çok kolay olmuyor. Coupet dahi sadece 34 kez milli formayı giyebilmiş. 86 Dünya Kupası'nda kurtarış rekoru kıran Joel Bats ise Euro 84 ile beraber iki büyük organizasyonda yer aldı ve 6 yılda toplamda 50 kez formayı terletti. Fransa Milli Takımı için toplamda 2,5 kaleci sayabiliyoruz. Bu arada Lloris sonrası Fransa'nın geleceği de emin ellerde. Alphonse Areola, yeterli şansı bulduğu takdirde her an 1 numaranın yeni sahibi olabilir.

Almanlar... 1998 ila 2004 arasında resmen dibe vursalar da (2002 Dünya Kupası finali tam bir istisna*) kaleyi her daim sağlama alan öncü ülkelerden biridir Almanlar. Kalecilik kelimesine ve sahadaki işleyişine yepyeni bir anlam katan ve belki de kariyerinin sonunda gelmiş geçmiş en iyi kaleci dahi olarak anılabileceğini düşündüğüm Manuel Neuer, 2014'te Dünya Kupası şampiyonluğu yaşarken, toplamda 4 kez de yılın kalecisi ünvanına sahip oldu. 2009'dan bu yana Almanların 1 numarası olup, kariyerinde birçok kupa kazanan Neuer, 'bir kaleciden daha fazlası' tabirinin içini muazzam özellikleriyle dolduruyor ve kendisinden sonra gelecek kaleciler için müthiş bir örnek olmaya devam ediyor. Bayern Münih, Neuer'i transfer ettiğinden bu yana Avrupa'nın 3 büyüğünden biri olarak anılmaya başladı. Neuer'in öncesinde Oliver Kahn ve Jens Lehmann ile dönemlerinin en iyi 5 kalecisinden ikisine sahiptiler. Bu iki büyük kaleci 1994 - 2008 yılları arasında Almanların en büyük güvencelerinden oldular ve sayısız kupa ve başarıya eriştiler. Kahn, belki de kariyerinin en büyük eksikliği olan Dünya Kupası'nı 2002 finalinde Ronaldo'dan yediği hatalı gol ile sürekli hatırlayacak ama tarihte her daim en iyi 10 kaleciden biri olarak anılmaya devam edecek. Kaldı ki o turnuvada Altın Top ödülü ve en iyi kaleci ödüllerinin de sahibi oldu. Lehmann ise Arsenal ile 2004'te namağlup Premier Lig şampiyonluğu yaşayarak erişilmesi güç bir rekora imza atmıştı. Kahn ve Lehmann'dan önce ise 87 - 94 yılları arasında kalede Bodo İllgner vardı ve birçok kupa kaldırıp 90 Dünya Kupası'nda da şampiyonluk yaşadı. Euro 96'yı kazanan Almanya'nın kalesinde ise Andreas Köpke vardı. Bir diğer efsane kaleci Toni Schumacher ile Almanlar 80 Avrupa Şampiyonası'nı kazanırken, 82'de Dünya Kupası finalinde İtalyanlara boyun eğdiler. 86'da yine Dünya Kupası finali oynadılar ama bu defa da Maradona'nın Arjantin'ine kaybetseler de Schumacher, Maradona'dan sonra turnuvanın en iyi 2.futbolcusu seçildi. Günümüzde Neuer'e alternatif ise Ter Stegen, Bernd Leno ve Kevin Trapp kapı gibi beklemedeler.

İspanyollar... 'Kale'leri Almanlar gibi her daim sağlam oldu. Son 20 yılın en iyi 5 kalecisinden biri olan Iker Casillas ile İspanya Milli Takımı; 2008 ve 2012 Dünya Kupaları ile 2010 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı kazanarak tarihin belki de en iyi Milli Takımı oldular. Real Madrid ve Milli Takım kariyerinde alınmadık kupa bırakmayan Casillas, 5 kez yılın kalecisi ünvanını alarak bu alanda lider durumda. Victor Valdes, Santiago Canizares, Pepe Reina gibi kalecilerin varlığına rağmen üst üste 7 büyük futbol turnuvasında Milli takımda kaleyi kimselere kaptırmadı. 2015'te hüzünlü bir veda ile 16 yılını geçirdiği Real Madrid'den koparıldı. Casillas, hala İspanya Milli Takımı formasını en fazla giyen futbolcudur. Casillas'tan önce ise Zubizarreta aralıksız 13 yıl Milli Takımın kalecisiydi ve bütün üst düzey turnuvalarda yer aldı. Yine döneminin en iyi kalecilerinden olan Luis Arconada da Zubizarreta'dan önce İspanya Milli Takımı'nda 8 yıl forma giydi. Ne var ki 84 Avrupa Şampiyonası finalinde Platini'den yediği hatalı gol ile her daim hatırlanır. Şimdiki zamanlarda ise David de Gea ile kale emin ellerde görünüyor.

İtalyanlar... Asrın en iyi 5 kalecisinden biri olan Gianluigi Buffon, hem Juventus ile hem de İtalya Milli Takımı ile sayısız başarılara imza attı. 39'unda dahi hala oynayan Buffon; 99'dan bu yana Milli Takımın bir numarası ve bu alanda da en çok Milli formayı giyen isim. 2006 Dünya Kupası şampiyonluğu onurunu takımı ile yaşayan Buffon'un kariyerindeki tek büyük eksiklik ise iki defa finale çıkıp kaybettiği Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. Buffon'dan sonra Milli Takım kalesini devralacak olan genç yetenek Donnarumma ile İtalya, en az 15 yıl daha güvende görünüyor. Francesco Toldo, Angelo Peruzzi, Christian Abbiati gibi iyi kaleciler de çoğunlukla kadroda yedek kaldılar. Gianluca Pagliuca 94 ve 98 Dünya Kupaları'nda oynarken, 94 finalinde Brezilya karşısında Baggio'nun dramatik şekilde kaçırdığı penaltı sonrası kaybettiler. Walter Zenga ise 88 Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynayan kadronun kalecisi iken, 90 Dünya Kupası üçüncülüğünde büyük rol oynadı ve bu turnuvada 5 maç üst üste gol yemeyerek kırdığı rekoru henüz geçebilen yok. Dino Zoff gibi efsane bir kaleci de 68 - 83 yılları arasında İtalya Milli Takımı'nın değişilmez kalecisiydi. 1968 Avrupa Futbol Şampiyonası ve 1982 Dünya Kupası şampiyonluğu ile futbol tarihinin en önemli kalecilerinden birisi olarak anılmaya devam ediyor. 

İngilizler... Milli Takım bazında yukarıdaki 4 büyük futbol ülkesine nazaran oldukça başarısız olan İngilizler, kulüp takımlarının onca başarılara rağmen bir türlü Milli Takım nezdinde bu dengeyi kuramadılar. Her daim kadrolarında büyük yıldızları bulundursalar da başta kalecilik mevkii olmak üzere sürekli sorunlar yaşadılar. 1966 Dünya Kupası şampiyonlukları dışında herhangi bir üst düzey başarıları yok. Bu şampiyonlukta kalede Gordon Banks yer alıyordu ve kendisi 79 yaşında ve hala hayatta. İngilizlerin 1970 ila 1990 yılları arasında takımın kalesini koruyan ve en çok forma giyme anlamında rekoru elinde bulunduran Peter Shilton ile dahi herhangi bir başarıları olmadı. Son dönemde efsane kalecileri David Seaman'dan sonra ise tamamen dibi gören İngilizler bu sürede Paul Robinson, David James ve 'dengesiz' kalecileri Joe Hart ile hiçbir üst düzey turnuvada çeyrek finalden öte gidemezken 2008 Avrupa Şampiyonası'na ise katılamayarak büyük hayal kırıklığı yarattılar. Kayda değer olarak ise sadece David Seman ile 96 Avrupa Şampiyonası yarı final başarıları var. Kimbilir belki de İngilizlerin Milli Takım başarısızlıklarının en önemli sebeplerinden biri standartların üzerinde bir kalecilerinin olmayışıdır. 


Son olarak A Milli Takımımıza bakarsak; 2002 Dünya Kupası'ndaki altın jenerasyonun aldığı üçüncülük başarısında tarihimizin en iyi kalecisi olan Rüştü Reçber'in önemi zaten tartışılmaz. Günümüzde Volkan Demirel sonrası kaleyi 2015'ten itibaren devralan Volkan Babacan'ın kalede güven verdiğini net bir şekilde söyleyebiliriz. Kaldı ki Onur Kıvrak ve Harun Tekin ile de fena sayılmayan yedek kalecilerimiz var. 

* : Almanlar, 2002 Dünya Kupası'nda finale kaldılar ama turnuvayı kaybettiklerinde dünyanın en iyi 2.Milli Takımı olmadıklarını çok iyi biliyorlardı. Finale gelene kadar onlar da hiçbir Avrupa takımı ile eşleşmemişlerdi. Tabii gruplardaki İrlanda Cumhuriyeti'ni saymazsak. Kaldı ki onlarla da berabere kaldılar. Kamerun, Suudi Arabistan, Paraguay, ABD, Güney Kore ile karşılaşarak finalde Brezilya'nın rakibi oldular. 98 Dünya Kupası'nda çeyrek final görüp (Hırvatistan, 0-3), Euro 2000 ve 2004'te ise gruplardan çıkamadılar.

3 yorum:

  1. heeeey futbolda her zaman almanyaaa ve bayeeern severiiim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu sizlere o zaman :) Ama dün gece Bayern evinde kötü yenildi Real Madrid'e :(

      Sil
    2. real napalım onlar bu dünyadan değil zaten :)

      Sil