30 Aralık 2016 Cuma
Teniste 10 Altın Kural
Bu 10 anahtar doğru kullanıldığı vakit yeni Federer'ler, yeni Nadal'lar, yeni Djokovic ve Murray'lerin çıkması da olası. Genç jenerasyon bu konuda kesinlikle bu isimleri örnek almalı, hatta onları geçmek gibi bir hedefleri olmalı. Bu konuda nedense önümüzdeki 3-4 yılda fazla güvenim yok ama - umarım ben yanılırım - 2020'den itibaren tenis sporunun kabuk değiştireceğine ve yeni isimlerle rekabetin çok çeşitli olacağını düşünüyorum.
İŞTE 10 ALTIN KURAL :
Confıdence - Güven
Dıscıplıne - Disiplin
Network - İletişim
Patıence - Sabır
Focus - Odaklanma
Posıtıvıty - Olumlu düşünce
Sportmanshıp - Sportmen kişilik
Mentally - Zihinsel başarı
Strategy - Strateji
Never gıve up - Asla pes etme
............................................
............................................
............................................
27 Aralık 2016 Salı
Premier League Goalscorers
Manchester Unıted'ın Cantona, Giggs, Beckham, Roy Keane, Schmeichel, Scholes, Neville kardeşler ile yakaladığı altın jenerasyonda daha çok "Andy Cole" olarak bilinen Andrew Cole büyük işler yaptı ve o da 187 gol ile listede üçüncü sırada. "Klasik bir orta sahadan daha fazlası" tabirine 'cuk' diye oturan isimlerin başında gelen Chelsea efsanesi Frank Lampard, attığı 177 golle, kulüp tarihinin de en fazla gol atan futbolcusu konumunda. Henry gibi aynı kaderi paylaşan, yani belirli bir başarıdan sonra kabuğuna sığamayıp, çareyi uzaklarda arayan Michael Owen da listede daha üst sıralarda olabilirdi. Owen, muhteşem geçen Liverpool kariyerini bırakıp Real Madrid'e imza attığında sadece 25 yaşındaydı.
Yakın zamanda listede görebileceğimiz en büyük değişiklik; Jermain Defoe ve Sergio Aguero cephesinde olacaktır. 34 yaşındaki Defoe, sezona çok iyi başladı ve 8 gole ulaştı bile. Minimum 1,5 yıl daha aktif olarak oynayacağını düşünürsek Henry'i geçme yada ulaşma potansiyelinin olduğunu tahmin edebiliriz. Öte yandan Aguero eğer City'den yada Ada'dan ayrılmazsa 2,5 yıl içinde ilk 5'in içinde yer bulacağı da kesin görünüyor. Aguero potansiyeli ile Premier Lig'de her türlü rekoru kırabilecek düzeyde.
Meraklısına... Adebayor 97, Nistelrooy 95, Viduka 92, Bergkamp 87, Torres 85, Cristiano Ronaldo ve Tevez 84...
22 Aralık 2016 Perşembe
2016'nın En İyisi : Zidane
Bu konuda özellikle genç sayılacak jenerasyonun oldukça başarılı olduğunu görmekteyiz. Luis Enrique (46), Zinedine Zidane (44), Pep Guardiola (46), Diego Simeone (46) ve Antonie Conte (47) ilk akla gelen isimler. Gerçi Zidane harici hiçbiri futbolculuk kariyerlerinde büyük bir yıldız değillerdi.
Zinedine Zidane, 2015 - 2016 sezonunun devre arasında apar topar gönderilen Rafael Benitez'den bayrağı devraldığında kimse ondan bu kadar kısa zamanda büyük işler beklemiyordu. Daha önce 2 yıl boyunca Ancelotti'nin yardımcılığını yapan ve takımdaki futbolcularla kaynaşan, yeteneklerini bilen ve her şeyden öte futbolun dinamitlerine sonuna kadar hakim olan karakteri ile tüm zorlukların üstesinden gelmeyi başardı. Real Madrid'in başındaki ilk maçına 9 Ocak 2016'da Deportivo karşısında çıkan Zidane, 5 aylık teknik direktörlük macerasında La Liga'yı ezeli rakibi Barcelona'nın sadece 1 puan gerisinde ikinci sırada tamamladı ama onu 2016 yılının en başarılı 3 teknik adamından biri yapacak başarıyı ise Avrupa'nın kulüpler bazındaki en büyük kupasında elde etti; Şampiyonlar Ligi'nde...
Ligin ikinci yarısında Benitez'den görevi aldığında 20 La Liga maçı onu bekliyordu ve son 12'si üst üste olmakla beraber bu maçların 17'sini kazandı, sadece Atletico Madrid'e kaybetti, Barcelona'yı ise Nou Camp'ta dize getirmeyi başardı. Şampiyonlar Ligi'nde ise ikinci turda Roma'yı rahat geçti, çeyrek finalde ise kura şansının da yardımıyla Wolfsburg ile eşleşti. İlk maçta rakibinden ummadık bir tokat yese de (2-0), Bernabeu'da Cristiano Ronaldo'su ile (3-0) yarı finale uzandı. Bu defa rakip Manchester City oldu ve iki maç sonunda toplamda 1-0'lık skorla finalde Simeone'nin Atletico Madrid'i ile eşleşti. Madrid'in kırmızıları, çeyrek finalde Barcelona'yı, yarı finalde de Bayern Münih'i eleyerek bir anlamda Zidane'ın final yoluna kadar nispeten rahat gitmesini sağlamıştı. Final maçı beklenildiği gibi zor ve çetin geçerken maç uzatmalara ve sonrasında penaltılara kaldı. Zidane, sadece 5 ay sonunda Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu başarısı elde ederken Real Madrid bu kupayı 12. kez müzesine götürdü.
2016 - 2017 sezonuna başlarken UEFA Süper Kupa maçında Sevilla ile oynadılar. 90+ gollerin adamı Ramos yine aynı dakikada sahneye çıkıp maçı uzatmalara götürdü ve Carvajal bu defa 119'da attı ve Zidane'a ikinci kupasını kazandırdı. Aktif futbol yaşantısında devrinin uzun süre en iyi 10 numarası olan Zidane, rüya gibi bir kariyer başlangıcı yapmıştı ve artık tüm manşetleri süslüyordu. Zizu, geçen sezon yarım bıraktığı işi tamamlamak adına La Liga'ya beklentilerin üstünde bir giriş yaptı. Fransız teknik adam, lige iyi başlangıç yapmanın şampiyonluk yolundaki en büyük işaretlerden biri olacağını çok iyi biliyordu. An itibariyle 16 haftası geride kalan ligde, Nou Camp'ta El Clasico ve Vicento Calderon'da Atletico derbisi oynamış olmasına rağmen namağlup bir şekilde Barcelona'nın 3 puan önünde ilk yarıyı tamamladı, hem de bir maçı eksik olmasına rağmen. Ayrıca bir maçının eksik olmasına sebep olacak FIFA Dünya Kulüpler Kupası'nı da koleksiyonuna eklemeyi başardı (bir takvim yılı içerisinde 3.kupa)
2016 - 2017 sezonunda toplamda oynadığı 25 maçta da yenilgi yüzü görmeyen bir takımın hocası Zinedine Zidane. Takımını çok iyi tanıyan, oyunu iyi okuyabilen, futbolculuk hünerlerini teknik adamlık koltuğunda da başarılı bir şekilde harmanlayan bir futbol dahisi kendisi. Leicester City'i sürpriz bir şekilde Premier Lig şampiyonu yapan Claudio Ranieri ve Portekiz'i Avrupa Şampiyonu yapan Fernando Santos ile beraber 2016 yılının en iyi 3 teknik adamından birisi olan Zidane, bu alanda "en iyi" ödülünü alır mı bilinmez ama benim oyum şahsen kendisine. Sonucu hep beraber bekleyip göreceğiz.
19 Aralık 2016 Pazartesi
Bayern mi büyük, Ancelotti mi?
Az gol yiyorlardı, şimdi daha çok gol yiyorlar. Boateng, Martinez ve Hummels üçlüsünden hangi ikili forma giyse de sorunlar bitmiyor. Ligde ilk 15 maç + 6 Şampiyonlar Ligi maçları hesap edildiğinde Ancelotti ile beraber 21 maçta 15 gol yediler. Guardiola ise üç sezonda sırayla 12, 6 ve 11 gol yedi.
Göze hoş gelen futbol oynuyorlardı, şimdi sonuca odaklı oynuyorlar. Bol gollü ve rahat galibiyetlerden, nispeten kısır skorlu ve zor kazanılmış galibiyetlere. Son olarak lig sonuncusu Darmstadt deplasmanında ilk ve tek kornerlerini 64'te kullandılar, 71'de golü bulup, maçı da 1-0 zor kazandılar.
Rakipleri onlardan korkuyorlardı, şimdi az cesaretle puan alabiliyorlar. Belki Bundesliga'da kolay kolay mağlubiyet almıyorlar ama rakiplerinin güç oranları dikkate alındığında bu çok normal. Kaldı ki kazandıkları maçlarda da öyle ezerek yada bol pozisyona girerek 3 puana ulaşmıyorlar.
Takımın değeri ve itibarı çok fazlaydı, şimdi neredeyse ikinci torba takımı muamelesi görüyor. Barcelona, Real Madrid deyince hemen ardından Bayern Münih gelirdi son 5-6 yıldır. Fakat bu sezon gelinen noktada kartvizit belki hala iş görüyor ama 'icraat' yok.
Şampiyonlar Ligi'nde sürekli grup lideri olarak çıkarlardı, şimdi ikinci çıktılar ve deplasmanda fazlasıyla kötüler. Şampiyonlar Ligi'nde bir türlü değişmeyen İspanya kabusuna (Atletico Madrid) Ancelotti de 'dur' diyemedi. Rostov deplasmanında ise 3 gol yiyerek kaybettiler.
Guardiola, Şampiyonlar Ligi'nde final oynayamasa da takıma kendi sistemini oturttu, Ancelotti ise takıma henüz bir şey vermedi ve mirası yemeye devam ediyor. Büyük umutlarla alınan Renato Sanches bir türlü kazanılmadı, yedek kulübesinin baş müdavimi oldu. Takımın gizli gol silahı Müller en kötü sezon başlangıcını yaptı.
Milan, Chelsea, PSG ve Real Madrid'le alınmadık kupa bırakmayan ve tüm dünyanın saygınlığını kazanan Ancelotti, belli ki yerini yadırgadı biraz. Kendisi mi daha büyük, yoksa Bayern Münih mi? Önce bu soruya kendisi cevap vermeli ve sonra takımına bakmalı. Bayern diğer Avrupa büyüklerine benzemez. Geleneklerine çok bağlıdır. Takım için adeta askerlik yapan, kaliteli hizmet veren herkesi ödüllendirir. Ribery, Robben, Lahm bunun en canlı örnekleri. Takımı seviye olarak aşağıya çeken ve Bayern kurallarına uymayanları ise cezalandırır.
Şubat ayında zorlu Arsenal eşleşmesi var. O maça kadar takıma en az 2 level atlatmak zorunda. Emeklilik dönemleri öncesi son danslarını eden Ribery ve Robben'in ipleri eline almaları gerekiyor. Lig şampiyonluğu Ancelotti için sadece CV'sinde bir artı olur ama Bayern yönetimi ve taraftarı için asla başarı sayılmaz. Bayern Münih gibi kulüpler için en önemli başarı kıstası Şampiyonlar Ligidir ve Arsenal'e elenirlerse Ancelotti'nin tahtı ciddi sallanır ve bir bakarsınız sezon sonu şutlanabilir.
16 Aralık 2016 Cuma
Hummels - Dortmund - Bayern
Hummels (18), Kahn (37) |
Bu arada yukarıda anlattığım maçın sonunda yaşananları sorarsanız, şöyle anlatayım. Bayern, başarısız geçen sezonun ardından eşine bir daha rastlamamızın zor olduğu bir şekilde sezonu 4.sırada bitiriyor. Bu aynı zamanda Bayern'in sürekli aşina olduğu Şampiyonlar Ligi yerine UEFA Kupası'na katılacağı anlamına geliyor. Ottmar Hitzfeld kadar Jürgen Klopp için de sıradan bir maç bu, çünkü iki takımın da maçın sonucuna göre sıralaması değişmeyecek. Mainz, küme düşmeyi bir önceki hafta garantilemişti. Klopp gemisini terk etmez ve Bundesliga 2'de görevine devam eder. 2007 - 2008 sezonunda Mainz ligi dördüncü bitirir ve Bundesliga'ya geri dönme şansını kaçırır. Klopp, tam da bu anda kariyeri için dönüm noktası olacak kararı verir ve Mainz'daki görevinden ayrılıp Dortmund'a imza atar. Hummels gibi o da tam 7 sezon Dortmund için elinden geleni yapar ve dünyanın en saygın teknik adamlarından biri olarak anılıp 2015'te Liverpool'la anlaşır. Sonrasını zaten biliyorsunuz...
13 Aralık 2016 Salı
90+ Ramos
23.04.2006... Real Madrid - Malaga maçı. Kadroda; şimdiki teknik direktörü Zidane da var ve rakibinin golüne ilk karşılığı da Zidane veriyor penaltıdan (1-1). Sonrasındaki baskı bir türlü gol getirmiyor. Raul, Cassano, Robinho, Guti, Beckham ile gelmeyen gol, 90.dakikada o sezonun yeni ve flaş transferi Sergio Ramos'tan geliyor. Gol dakikası 90 ve maçın kazananı 2-1 ile Real Madrid.
20.10.2007... Sezona çok iyi başlayan Real Madrid, ilk 7 maçın 6'sını kazanmış ve sadece bir beraberliği var. Sekizinci hafta Espanyol deplasmanına çıkıyorlar. Efsane Galacticos kadrosundan Zidane, Ronaldo, Beckham, Figo gibi oyuncuları kaybeden Madrid, kadrosunda Sneijder, Nistelrooy, Raul, Higuain olsa da sonuca gitmekte zorlanıyordu. Bir dönem Galatasaray forması da giyen Albert Riera ve kulübün efsane futbolcularından Raul Tamudo'nun golleri sonucu 2-0 geriye düşen Real Madrid'in şeref sayısını ise 90.dakikada Ramos kaydetti.
24.05.2014... Şampiyonlar Ligi finalinde Atletico Madrid karşısında maçın son dakikasına 1-0 mağlup girdiklerinde, rüya bitmek üzereydi. 12 yıldır Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna hasret olan Real Madrid, 90+3'te korner kazandı. Topun başına geçen Modric'in ortasında "söyleyecek son bir sözüm var, bu rüya burada bitemez" diyerek altın kafayı vuran ve golü bulan Ramos'tan başkası değildi. Sonrası mı? Maç uzatmalara gitti ve Galacticos maçı 4-1 kazanarak Avrupa'nın en büyük kupasını 10.kez müzesine götürdü.
Sergio Ramos, son 10 yılın en iyi 3 savunmacısından biri. Bu, su götürmez bir gerçek. Savaşçılığı, atikliği, son dakikaya kadar mağlubiyeti kabullenmeyen karakteri ve sahadaki lider duruşu ile çok büyük bir yıldız. Ayrıca böyle giderse Real Madrid tarihinin en iyi 10 futbolcusundan biri dahi olabilir. Kariyerinde attığı 66 gol dahi, onu çok iyi özetliyor. 3 ay sonra 31 yaşına girecek olan Ramos'un daha en az 5-6 yıl daha aktif futbol oynayacağını düşünürsek, 3-4 tanesi yine 90+'larda geleceğini düşündüğüm gollerini izlemeye ve yazmaya devam edeceğiz. Kim bilir, belki de kariyeri bittiğinde - neredeyse imkansız görünse de - 100 gole dahi ulaşabilir.
- 2010 Dünya Kupası
- 2008 ve 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası
- 2014 ve 2016 Şampiyonlar Ligi
- 2014 ve 2016 UEFA Süper Kupası
- 2007, 2008 ve 2012 La Liga
- 2015 Kıtalararası Kupa
- 2011 ve 2014 İspanya Kupası
- 2007 ve 2012 İspanya Süper Kupası
8 Aralık 2016 Perşembe
Radoslaw Kaluzny
Radoslaw Kaluzny için kariyer maçı ise hat-trick yaptığı 7 Ekim 2000'deki Polonya - Belarus, Dünya Kupası grup elemeleri maçı olsa gerek...
İşte Kaluzny'nin CM oyunundaki muazzam profili |
7 Aralık 2016 Çarşamba
YOLO Dünyası için Geri Sayım Başladı!
Ulaşımda En Pratik Yol O! sloganı ile yola çıkan ve Uber’in karşılaştığı en güçlü rakip olan girişim YOLO için geri sayım başladı. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun ilgi gören şehir içi, konfor ve kaliteyi birleştiren yolculuklar sağlayan platformlara bir yenisi daha ekleniyor. Kısa süre içinde hayatımızda farklı bir yer edinmeyi hedefleyen girişimin adı YOLO.
YOLO, şehir içinde lüks segment araçlar ile şehir içi VIP taşımacılık hizmeti veren ve sektöre çok iddialı girerek diğer rakiplerine nazaran çok farklı iş modeli ve kazanç vaat eden bir mobil uygulama. Dünyada Uber modeli olarak bilinen mobil uygulamanın Türkiye versiyonu olarak planlanmış olan YOLO, uzun süren Ar-Ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkmış.
YOLO’yu dünyadaki benzerlerinden farklı kılan en önemli özellik TR’de hukuksal altyapısının sağlamlığı ve farklı kazanç modelleri. YOLO, hem kullanıcılara, hem de iş ortaklarına sağladığı yeni nesil bir iş modeli ile kısa sürede yola çıkıyor.
YOLO, TEB Holding ve Çolakoğlu Grup Yönetim Kurulu Üyesi Haydar ÇOLAKOĞLU başkanlığındaki güçlü yatırımcı ve yönetim kadrosu ile de dikkat çekiyor. Yönetim kademesindeki 12 kişilik tecrübeli ekibin, 1 yıl süren çalışmaları sonucu ortaya çıkardıkları YOLO, şehir hayatına yeni bir soluk getirmeyi planlıyor.
Ulaşımdaki zorlukları keyif ve konfor ile çok uygun koşullarda sunmayı hedefleyen ekip adına konuşan YOLO Yönetim Kurulu Başkanı Haydar ÇOLAKOĞLU şunları söyledi;
“Günümüzde temel ihtiyaçlarımızdan biri olan şehir içi konforlu seyahatin hızlı, güvenli ve ucuz olarak sağlanabilmesi başlangıç noktamızdı. Bununla birlikte, kayıt dışı kalan birçok seyahatin kayıt altına alınarak vergilendirilmesi, sektörde hukuksal altyapının sağlamlaştırılması yeni düzende yeni normallere alışan bizler için çok önemli. İşlerimize teknolojiyi en verimli şekilde entegre etmek hem kullanıcılarımıza hem de iş ortaklarımıza yüksek kazanç sağlayacaktır.
YOLO yüzde yüz yerli yapım bir uygulamadır. Amaçlarımızdan biriside bu iş modelini hızlı bir şekilde ülke dışında da kullanılan bir marka yapmaktır. YOLO’nun temel felsefesi bundan ibarettir.
Kendi kurucularımızın sağladıkları desteklerin yanında, henüz başlangıç aşamasında iken Los Angeles merkezli bir yatırım şirketinden 16 milyon dolar değerleme ile bir kısım yatırım aldık. Kendileri ile yaptığımız çalışmalar sonucunda da “you only live once” baş harflerinden oluşan YOLO isminde karar kıldık. Bunun yanısıra Los Angeles, San Francisco, Londra ve Zürih merkezli yatırımcı grupları ile de görüşmelerimiz devam etmekte. Bu güç birliği platformu ile hem UBER gibi bir dünya devine rakip olacak, hem de Türkiye’den bir dünya markası çıkartabilmek için çalışacağız.
Başlangıç gününde 300’ün üzerinde araç ile hizmet verecek olan YOLO ile kullanıcılar, tek tuş ile araç çağırabilecek, ulaşım ücretlerini kredi kartları ile ödeyebilecekler. Araçta unuttukları herhangi bir eşyanın güvende olduğunu bilecekler. Yıl sonu hedefimizde 1000’i aşkın araçla hizmet vermek var.
Bu uygulamaların yanısıra yolcularımızı çok özel kampanyalardan da faydalandıracağız. Farklılıklarımız, ilk günden bu ayrıcalıklar ile görülecek. Kasim ayında acilacak beta surumu ile İstanbul`un bazi seckin mekanlarinda yapilacak test surusleri ile hizmete baslayacak olan uygulama üzerinden özellikle tanıtım günlerimizde kayıt yaptıran yolcularımıza 15 Aralık - 4 Ocak tarihleri arasında ücretsiz ulaşım hakları, çeşitli promosyonlar sağlayacağız. Açılışa özel bu kampanya gibi birçok büyük kurumdan da kampanya desteği alan YOLO ile yolculuklarınızın standartları değişecek. YOLO’yu hepinize tavsiye ediyorum. YOLO dünyasına hoş geldiniz.”
GooglePlay ve AppStore dan indireceğiniz uygulama sayesinde YOLO dünyasında siz de yerinizi alın. Detaylı bilgi ve iletişim için www.yolo.com.tr adresinden YOLO’ ya ulaşabilir @yolo_turkiye Instagram adresinden de takip edebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
1 Aralık 2016 Perşembe
2001 - 2016 ATP Grand Slam Champions
Bir takvim yılı içerisinde tüm Grand Slam'leri kazanan, yani "takvim slami" yapan yok. Fakat Federer, bir takvim yılı içerisinde; 2006, 2007 ve 2009'da tüm Grand Slam'lerde final oynadı ve 12'de 8 şampiyonluk çıkardı. Bunu başaran diğer tenisçi ise 2015 yılındaki performansıyla Djokovic oldu, 4'te 3 şampiyonluk kazandı. Bir takvim yılı içerisindeki 4 finalin 3'ünde boy gösterenler ise; Djokovic (2011, 2012, 2013, 2016), Federer (2004, 2008), Nadal (2010, 2011) ve Murray (2016). Aktif tenisçiler arasında final / şampiyonluk başarı oranlarında ise Nadal, % 70 ile en ön sırada. Wawrinka ise bu kategoride tam bir istisna. Çünkü rakiplerine nazaran çok çok az sayıda final oynadı ve tamamını kazandı (3'te 3). Efsane tenisçi Pete Sampras ise kariyerindeki % 78'lik ortalamasıyla sanırım bu alanda daima zirvede olacak.
Tablolar ortada. 2017 yılı Murray - Djokovic ekseninde geçmesi mümkün. Peki bu ikili arasına kim yada kimler sızacak? İşte en merak ettiğimiz konu da bu. Kariyerinin sonunda Federer'den daha fazla Grand Slam finali oynama şansını bulabileceğini düşündüğüm Djokovic, bakalım 2017 yılı sonunda şampiyonluk sayısında Federer'e ne kadar daha yaklaşabilecek? Nadal, son bir sıçrama yapmak için pusuda. Federer ise son kez bir Grand Slam kazanmanın hedefinde.
Bu arada Nadal bugün (05.12.2016) şunları söyledi : "Bu dönem iki iyi neslin bir araya geldiği bir geçiş dönemi. Federer, Murray, Djokovic ile muhteşem şeyler yaptık." Kesinlikle haklı. 2003 Temmuz'undan, 2016 sonuna kadar oynanan 54 Grand Slamin (108 finalist) 79'unda bu büyük 4 tenisçinin imzası yer aldı ki, bu da % 73 demek.