Bosman kuralını bilmeyeniniz yoktur sanırım. Hani şu futbolcunun sözleşmesinin bitmesine 6 ay kala istediği kulüple görüşüp anlaşması ve sözleşmesinin sonunda bedavaya (sıfır bonservis) transfer olması. İlk olarak 1990'da Belçikalı futbolcu Jean Marc Bosman'ın başka bir takıma gitmek istemesi ama bu konuda bonservis sorununun büyük bir engel olarak durması ile ilgili konu yargıya kadar taşınmış ve 5 sene süren hukuk mücadelesi kazanıldıktan sonra Avrupa Futbolunda milat olacak bu karar, Avrupa Adalet Divanı tarafından alınmıştır (Aralık 1995)
1995 yılından bu yana Bosman kuralı ile yüzlerce transfer yapıldı ama bazıları çok daha büyük ses getirdi. Gelin onları hep beraber hatırlayalım. Bu arada eksikler varsa lütfen hatırlatın, listeye dahil ederiz :)
Robert Lewandowski
Bosman kuralı transferlerinin kuşkusuz en büyüklerinden birisidir Dortmund'lu Lewandowski'nin ezeli rakibi Bayern Münih'e bedava gitmesi. Jurgen Klopp ile beraber Dortmund'da 187 maçta 103 gol atacaksın, 2 Bundesliga, bir Almanya Kupası şampiyonluğu yaşayacaksın ve bir de Şampiyonlar Ligi Finali oynayacaksın, sonra hiçbir şey olmamış gibi Bayern Münih'e bonservis ödenilmeden transfer olacaksın. Hem de dünyanın sayılı 5 golcüsünden biriyken. Bayern bir önceki sezon Dortmund'dan bir de Mario Götze'yi serbest kalma bedelini ödemek şartıyla transfer edince iki kulüp arasında gerginlik başlamış ve nihayetinde bir daha iki taraf arasında transfer yapılmayacağı açıklanmıştı. Kuşkusuz Bayern, Lewa'yı şu an satmaya kalksa kasasına en az 50 milyonu koyar...
Sol Campbell
Tottenham formasıyla dikkat çeken, 1998 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonası'nda İngiltere Milli Takımı ile de boy gösteren Sol Campbell, Londra'nın kuzeyinde hem de Tottenham'lıların bir gram dahi sevmediği Arsenal'e bedavaya giderken kimse tahmin edemezdi onun ilk 3 yılında 2 kez Premier Lig Şampiyonluğu yaşayacağını. Gunners'ın 2003 efsane namağlup şampiyonluğunda inanılmaz bir performans gösteren Campbell, devrinin en iyi stoperlerinden biriydi kuşkusuz...
Michael Ballack
Almanya'daki her sivrilen yıldızı ağına yakalayıp bir şekilde alan Bayern Münih, Leverkusen'de performansının doruğuna çıkan ve hatta takımı ile 2002'de Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi Finali dahi oynayan Ballack ile 1 sene öncesinden 12,9 milyon euro karşılığında anlaştı. Bawyera ekibinde 4 sezon top oynadı ve sözleşmesinin bitiminde (bonservisi elinde) birçok büyük kulübün yarıştığı bir ortamda Mourinho'nun Chelsea'sini seçti ve 4 yıl Ada'da boy gösterdi. 1 Premier Lig, 3 FA Cup ve bir kez de Lig Kupası'nı kazandı. Hem Almanya Milli takımında hem de oynadığı kulüplerde gösterdiği performanslarla oyunu iki yönlü oynayabilen en iyi futbolculardan biri oldu.
Steve McManaman
Liverpool altyapısında başlayan kariyerinde 27 yaşına geldiğinde sözleşmesi sona ermiş ve artık yeni bir yolculuğa yelken açmanın zamanı gelmişti. Aynı zamanda 2 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu yaşayan ilk İngiliz futbolcu ünvanını da Bosman kuralı ile 1999 yılında geldiği Real Madrid ile kazanacak olan McManaman özellikle ortasahanın sağında hızıyla çok etkiliydi. Roberto Carlos, Figo, Raul, Morientes, Zidane, Guti, Brezilyalı Ronaldo, gibi yıldızlarla 2 sezon La Liga Şampiyonluğu da yaşayan Liverpool'un çocuğu, kendi ülkesinde göremediği tüm büyük başarıları Galacticos ile elde etti.
David Beckham
Manchester Unıted'da Eric Cantona'dan sonra efsane 7 numaranın sahibi olan David Beckham'ın ünü tüm dünyada eserken o, Ada'dan dünyanın belki de en prestijli takımının formasını giymek için Madrid'e uçtu (McManaman'dan farkı bonservis bedel ile gelmesiydi). Öyle bir kapı araladı ki, kendisinden sonra takımlarıyla özdeşmiş olmalarına rağmen Nistelrooy, Owen, Henry, Gudjohnsen, Modric gibi yıldızlarda La Liga'nın yolunu tuttular. Real Madrid'e 2003 yılında gelen ve hem imajıyla hem de futbolu ile gönülleri fetheden Beckham yaşı 32'ye geldiğinde Madrid kariyerini sonlandırma kararı aldı ve yeni sözleşme tekliflerine aldırmadan, henüz Avrupa'da hala büyük bir takımda oynama enerjisi olmasına rağmen şok bir kararla ABD'nin Los Angeles Galaxy takımının yolunu tuttu. Bu inanılmaz bir karardı ama her konuda ilk olmayı seven Beckham'ın ABD kararından sonra bu ülkenin kapısından onlarca yıldız daha girdi. Henry, Robbie Keane, Nesta, Lampard, Gerrard, Drogba, Pirlo sadece bazıları...
Andrea Pirlo
Başbakan lakaplı maestro, günümüz futbolunun şüphesiz dahilerinden biri. İnter'den Milan'a uzanan kariyer yolculuğunda Milan ile her başarıyı yakalayıp efsane statüsüne erişen Pirlo, İnter'deki ofansif futbolcu kimliğinden evrim geçirerek zamanla çift yönlü ortasaha profiline erişti. Şüphesiz bu evriminin mucidi de Carlo Ancelotti'dir. Onunla Milan'da yeni bir oyun görüşüne kavuşan Pirlo kısa zamanda oynadığı mütevazi ve akıl dolu futbolu ile tüm futbolseverlerin beğenisini ve saygısını kazandı. 10 sezon oynadığı Milan'da çöküş başlayınca yöneticiler onu ikna edemedi ve 2011 yılında 32 yaşındayken sözleşme yenilemeden bir diğer İtalyan büyüğü Juventus ile anlaştı ve burada da deyim yerindeyse Serie A'ya damga vurdu ve sayısız kupa kazandı. Kariyerinin sonunda ise 36 yaşında ABD'nin yolunu tuttu.
Güzel bir çalışma olmuş. Bakalım sırada kimler var?
YanıtlaSil