3 Ocak 2013 Perşembe

10'lara Olan Özlem...

90’lı yılların tamamı ve 2000’li yılların ilk 7-8 yıllık sürecinde daha çok 10’lar konuşuldu, 10'lardı gazetelerin manşetleri, 10'lardı transfer dedikodularının ilk kıvılcımları… Takım arkadaşları ve rakip futbolculara nazaran daha az koşup daha az savunma yapmalarına rağmen skor tabelasını değiştirmek hep 10'ların işiydi. Kimi zaman atacakları golle kimi zaman da asistleri ile… Bazen de gole giden yolda takımlarını kusursuz yöneten bir maestro gibi… Biz futbolu 10'lar sayesinde daha bir sevdik, daha bir meraklı gözlerle izledik 10’ları ve şimdilerde 10’ları gerçekten özlüyoruz

Futbolun bu sihirli ayaklarının yakın zamanda ülkemizdeki en meşhur örnekleri Hagi, Sergen ve Alex’tir… Takımını sahada bir teknik direktör edasıyla yöneten, arkadaşlarına her daim güven veren, ateşleyici bir o kadar da teknik, ‘Karpatların Maradonası’ Gheorghe Hagi değil miydi Galatasaray’ın tarihe geçen performanslarındaki baş aktör? Ya da futbol topunun ayağına en yakışanı, futbol topunun 10'dan bir türlü ayrılmak istemediği, o muhteşem sol ayağını futbol zekasıyla birleştiren fakat bu yeteneğini bir türlü Avrupa’ya taşıyamayan Sergen Yalçın… ve tüm zamanların en iyi istatistikçisi, yine bir sol ayak, mütevazi kişilik, bir Fenerbahçe efsanesi Alex de Souza… Onları asla unutmayacağız…



Şimdi gelelim Avrupa ve Dünya Futbolundaki 10’lara…

Şimdilerde yeşil sahalarda son volelerini vuran, en formda olduğu zamanlarda dahi kulübünü asla bırakmayacak kadar sadık olan bir Roma efsanesi cengaver Francesco Totti…  CV’sinde Boca, Parma, Lazio, M.Unıted, Chelsea, İnter gibi ‘dev’lerin olduğu bir dönemin transfer rekortmen AMC’si Juan Sebastian Veron… Yine bir döneme damga vuran, hafızalardan silinmeyecek Ş.Ligi Finali’nde Leverkusen’e olduğu yerde sabit tekme savuran futbol cambazı Zinedine Zidane… Arjantin’in Veron’dan sonra yetiştirdiği belki de en iyi 10 numara olan Boca ile özdeşleşmiş Juan Roman Riquelme… Diğer Arjantin’liler ‘baby face’ lakaplı Pablo Aimar ve bir türlü beklenen patlamayı yapamayan ama özünde fazlasıyla yetenekli, Championship Manager tutkunlarının müdavimi Andres D’Alessandro

En kritik anlarda gemilerini kurtarırlar, orta saha ve hücum hattının pas trafiklerini yönetirlerdi. Forvetin hemen arkasında, bazen sağa bazen sola mevzilenerek her noktadan kaleye şut gönderebilirler ve arkadaşlarını tek dokunuşlarıyla kaleciyle karşı karşıya bıraktıracak kadar da milimetrik pasları rahatlıkla atacak olan futbol mühendisleri tabiiki yukarıdaki isimlerle sınırlandırılacak kadar az değiller (aklıma gelmeyenler için kusura bakmayın)…

2001’den 2008 yıllarına kadar olan 7 yıllık süreçte 7 şampiyonluk kazanıp tek başına Fransa’ya ambargo koyan Lyon’un baş aktörü, dünyanın sayılı frikikçilerinden Juninho Pernambucano… ‘Çok gezen çok bilir’ atasözünün futbol temsilcisi olmaya aday, ‘no istikrar’ deyiminin açıklayıcısı, 27 yaşında olmasına rağmen yeşil sahaların seyyahı (Santos, Porto, Bremen, Juventus, A.Madrid, Wolfsburg) Diego… ve yine bundan 11 sene öncesine kadar ülkelerindeki Santos takımında Diego ile takım arkadaşı olan, ilk Avrupa deneyimini Lucescu’nun Shakhtar Donetsk’i ile yapıp ada ‘dev’i M.City’ye imza atan ve sonrasında CV’sine G.Saray’ı da eklemeyi başaran Elano Blumer


Son 15 yılda Juventus deyince Buffon ile beraber akla gelen 2 isimden biri, müthiş frikikçi, takımı 2.lige düşse de gemisini asla terk etmeyen, bayraktar oyuncu ve bir o kadar da buram buram kalite kokan ve şu an emekliliğini ‘kanguru diyarı’nda sefalandıran ‘Pinturicchio’ lakaplı nam-ı diğer Alessandro Del Piero

Dünyada her duygu, her sistem, her düzen nasıl değişiyorsa futbolda da bazı şeyler günün birinde değişecekti ve 10’ların daha bir önde olduğu futbol düzeni, sistemi de Messi, Ronaldo gelince, total futbolun öncülerinden Barca ile beraber daha bir değişti ve artık makine gibi işleyen, oyunun tüm alanında mücadele edilen, bir tek oyuncunun önderliğinde değil takım olarak maçların kazanıldığı bir düzeneğe dönüşüverdi… Bugün belki Messi ve Ronaldo’nun yaptıkları konuşuluyor ama onlara bu rahatlığı, özgüveni veren Xavi, İniesta, Xabi, Mesut ve diğerlerinin rolü de yadsınamaz boyutlarda… Haa unutmadan, bir de Tabata vardı, o ünlü 10,5 numara :)

twitter.com/serdarsozkesen

2 yorum:

  1. Yine döktürmüşsün ustam kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir blog yazisi abi burdaki isimler bütün oynadığı takımlara çok şeyler katmıştır ama ikisi varki 10 numara HAGI ve ALEX adlarından türk futbolu adına uzun süre bahsetirecektir..

    YanıtlaSil