16 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir Peri Masalı : Atletico Madrid


2015 - 2016 sezonu La Liga'da,

38 maç 28 galibiyet, 4 beraberlik, 6 mağlubiyet...

28 galibiyetin 10 tanesi (0,36 ort.) 1-0'lık skorla alındı...

Lig sonunda topladığı 91 puan ile şampiyon olan Barcelona toplamda 112 gol (2,95 ort.), 90 puanla 2.sıralara abone olan Real Madrid 110 gol (2,89 ort.) atarken, ligi 88 puanla üçüncü sonlandıran Atletico Madrid sadece ve sadece 63 gol atabildi (1,66 ort.). Zaten Simeone'li Atletico Madrid, bir sezonda en fazla golü şampiyon oldukları 2013 - 2014 sezonunda 77 gol ile atmıştı...

38 maçın 24'ünde gol dahi yemediler. Oblak'ın sezonun en iyi kalecisi seçilmesinin hiçbir şekilde sürpriz olmadığı bu dönemde toplamda yedikleri 18 gol ile (0,47 ort.), 1993 - 1994 sezonunda Deportivo'ya ait olan 18 gollük rekoru da egale ettiler. Şampiyon Barcelona bu dönemde 29 gol (0,76 ort.), ligi ikinci sırada bitiren Real Madrid ise 34 gol (0,89 ort.) yedi.

6 mağlubiyetin tamamı tek farkla alındı, hiçbir zaman 2 farklı kaybetmediler. Mağlubiyetlerin 2 tanesini Barcelona'ya (ikisi de 2-1) karşı alırlarken, diğerleri Villarreal (1-0), Malaga (1-0) ve S.Gijon (2-1) ve Barcelona'nın şampiyon olması neredeyse kesinleşen saatlerde ligden düşen Levante (2-1, son dakikada golü) deplasmanları...

38 maç sonunda yenemediği takımlar; Barcelona ve Villarreal...

Ezeli rekabet halinde olduğu Real Madrid'den 2 maçta 4 puan alırlarken, 90 dakikalık maçlar üzerinden Galacticos ile oynadıkları (Şampiyonlar Ligi finali hariç) son 12 maçta sadece 1 kez boyun eğdiler, 5'ini kazandılar... Barcelona'yı Şampiyonlar Ligi'nde 3 yıl arayla 2 kez çeyrek finalde eleyip, ikisinde de finale kaldılar.

Atletico Madrid, ligde 38 maçın hiçbirinde kalesinde 2'den fazla gol görmezken, 7 karşılaşmada 3 ve bir karşılaşmada 5 gol atarak fazla gösterişe ve showa dönüştürmeden maçlarını kazanma yoluna girdi...

23 maçının skoru, iddaa tabiriyle ALT sonuçlanırken, 15 maçı ÜST oldu.

.....................

Şampiyonlar Ligi'nde;

Diego Simeone'nin bir anlamda çoğu zaman şoför koltuğunda idare ettiği otobüsü, finale gelene kadar oynadıkları 12 karşılaşmada toplam 16 gol attılar (1,33 ort.), filelerinde ise sadece 7 gol gördüler (0,58 ort.) ve 2009 - 2010 sezonunda İnter ile final maçı dahil olmak üzere 13 maçta 9 gol yiyen Mourinho'nun o ünlü otobüsünü dahi geride bıraktılar. Ayrıca A.Madrid, şampiyonlar liginde oynadığı 12 karşılaşmanın 8'inde (0,67) kalelerini gole kapatmayı başararak erişilmesi zor bir rekora imza attı...

Şampiyonlar Ligi'nde final yolculuğuna kadar 12 maç, 6 takım demek ve Atletico Madrid'e 3 takım gol atabildi. Benfica (3), Barcelona ve Bayern Münih (2'şer kez)...

Toplamda 6 içsaha maçında sadece Benfica'dan gol yedi ve bu aynı zamanda Atletico'nun Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon aldığı  ilk ve tek yenilgisi oldu (1-2)...

Normal sürelerde gol atamadığı tek takım gruplar sonrası ikinci turda eşleştiği PSV Eindhoven. İki maçta 0-0 sona ermiş ve penaltılarla tur atlayan Madrid temsilcisi olmuştu...

Dünyanın 3 futbol 'dev'inden ikisi olan Barcelona ve Bayern Münih'i eleyip finale çıkmak için şanstan öte bir deneyime ve taktik anlayışa sahip olmanız gerekiyor. Tam da burada önemli bir parantez açmak lazım, zira A.Madrid her sene takımda sivrilen minimum 2-3 futbolcunun satışına rağmen Simeone'nin bitmek bilmeyen enerjisi ve heyecanı ile takıma kattığı o özel formüle edilmiş 'ruh'un bu peri masalında çok büyük bir rolü var...


Genel olarak...

Evet artık futbolda savunma yapmak da bir sanat olarak görünebilir. Yunanistan'ın Euro 2004'teki şampiyonluğu, Mourinho'nun Chelsea'sinin park halindeki otobüsü ile kazandığı onlarca kupa elbette ilk akla gelenler arasında. Aynı zamanda her tez, antitezini doğurur. Sonuçta nasıl ki bir zamanlar tiki - takalar ortalığı kasıp kavururken, bir süre sonra onu alt edecek formüller üzerinde defalarca kafa patlatan zihniyetlerin futbolda başarı için değişik taktik şekilleri üzerinde yoğunlaşacağı da muhakkaktı. Kuşkusuz şu an dünyanın en saygın teknik direktörü olan Diego Simeone'nin bu noktada elindeki malzemenin haddini bilerek harmanlaştırdığı savunma ağırlıklı taktiği ile son 3 yılda 2 Şampiyonlar Ligi Finali ve 'dev' bütçeleri ile Barcelona ve Real Madrid'in hegomanyasındaki La Liga'da son 4 sezonda bir kez şampiyonluk, üç kez de üçüncülük yakalamasını sıradan bir şeymiş gibi göstermeye kimsenin hakkı yok. En başta da kendimin. Her ne kadar hücum futbolunu ve göze hoş gelen estetik ve pozisyon ağırlıklı takımları ve taktikleri sevsem de Mourinho'nun öncülük ettiği savunma futbolu stratejisi ve Simeone'nin üzerine yeni güncellemeler yaparak takımına kattığı hava, parolası 'sabır' olan oyun anlayışı, futbolculara her maç aynı konsantrasyonla kendinden büyük 'dev'lere karşı algılattığı "asla kolay lokma olmayan" tavrı ile en büyük övgüyü tüm kamuoyundan almaları gerekiyor...

Bugün belki, henüz daha PSV Eindhoven ile oynanan ikinci tur rövanş karşılaşmasında, Vicente Calderon'da 58.dakikada önce Locadia'nın topu direkte patlamasa, ardından De Jong'un boş kale yerine Filipe Luis'in kafasına topu çarptırmasa belki de bu peri masalı başlamadan bitecekti. Ya da Bayern Münih yarı final rövanş karşılaşmasında 35.dakikada Müller o penaltı vuruşunda maç boyu mükemmel oynayan Oblak'ı avlayabilse, tabeladaki  2-0'dan sonra 'Cholo' lakaplı Simeone'nin işi hiçte kolay olmayacak ve bu özverili futbollarının final ile taçlandırılması belki de mümkün olmayacaktı...

Son 11 yılda 8 yarı final oynayan Barcelona, son 7 yılda 6 kez yarı final oynayan Bayern Münih ve son 6 yılın tamamında yarı final oynayan Real Madrid'in okey masasına artık dördüncü geldi diyebiliriz. Elindeki malzemeyi değerleme, işleme ve parlatma yeteneği en üst seviyede olan 'duvar örme ustası' Simeone ve Atletico Madrid okey masasında bakalım daha hangi özel maceraları ile unutulmaz maçlara imza atacaklar?

Teknik direktörlük deneyiminde ilk Avrupa serüvenine 2011 - 2012 sezonunun devre arasında Catania ile çıkan Simeone, Atletico Madrid ile olan başarısını büyük ölçüde Catania'daki tecrübesine bağlıyor. "Catania, gerçek bir öğrenme eğrisi oldu ve zorluklarla baş edebilme ve cesaretini tamamen oradan alıp, Atletico'ya uyarladım" derken de Çizme'de yaşadıklarının, şimdiki başarılarının anahtarı olduğunu belirtiyor. Kim bilir belki bir gün futbolculuk dönemlerini yaşadığı Lazio veya İnter'in başına da geçebilir...

...........................................

Şampiyonlar Ligi finalini bekleyemeden bu yazıyı yazdım. İlginçtir; Guardiola'yı Şampiyonlar Ligi'nde eleyen her takım o sezon şampiyon olmuş. 2010'da yarı finalde Barca'yı eleyen İnter, Mourinho ile kupaya uzandı. 2012'de yine yarı finalde Guardiola'nın Barca'sını bu defa Di Matteo'nun Chelsea'si dize getirip kupayı müzesine götürdü. 2014'te Real Madrid ve 2015'te Barcelona ise Pep'in Bayern Münih'ini yarı finalde geçip en büyük kupaya sahip olmuşlardı. 2016'da ise bu defa Simeone'nin Atletico'su "yarı final özürlü" Guardiola'yı mat edip finalde Galacticos'un rakibi oldu. Tarih tekerrürleri sever. Sizce?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder