14 Kasım 2014 Cuma

Türkiye - Kazakistan - Maç önü -

Evet A Milli Takımımız tamamen dibe vurmuş haldeydi. İzlanda'ya kaybettik, Çek Cumhuriyeti karşısında aciz kaldık, Letonya gibi sikletimiz olmayan bir ülke karşısında dahi kazanamadık. Bir futbol ülkesi olamayışımızın olağan sonuçlarıydı bunlar. 'A Milli Takım taraftarlığı' diye bir olgu var ki, biz bu terime de fazlasıyla yabancıydık. Fanatik derecede kulüp taraftarlığımızın sonucu olarak, diğer kulüp taraftarlarına olan hıncımızı öfkemizi A Milli maçın oynanacağı stadın kapısından içeri soktuğumuz için sahadaki futbolculara da o desteği, hissi, güveni veremedik. Topyekün Milli olamadık, koro halinde aynı besteleri mırıldanamadık. Sahadaki futbolcularımız da 'Milli ruh' denen olmazsa olmaz zırhlarını bir türlü giyemediler. Kulüp bazındaki iç çekişmelerimizin birebir Milli Takıma yansımalarıydı tüm yaşananlar. Türk Futbolundaki derin çatlakların sayısı o kadar fazlaydı ki bir yerde o çatlaklardan sızan suların zamanla tüm kulüpleri ve Milli takımın içine kadar sirayet etmesi inanın kimse için şaşırtıcı olmadı.

Chelsea'li Oscar'la G.Saray'lı Selçuk İnan'ın yıllık aldığı ücretlerin aynı olduğu adaletsiz ortamda tek suçlu Fatih Terim'de değildi elbette. 2 sene önce Dünya Kupası grup eleme maçlarında da benzer bir senaryo ile 6 maçta topladığı 7 puanın ardından "artık Dünya Kupası imkansız" diye gönderilen Abdullah Avcı sonrasında görevi alan ve grubun son maçında güçlü Hollanda'yı yenebilseydi baraj maçı oynayacak olan takımın başında Terim yok muydu? Bu ülke Guus Hiddink gibi uluslararası bir markayı da gördü, peki ne değişti, başarılı olabildi mi?


Tüm bu olumsuz şartlarda Kazakistan maçına gitmeye karar verdim. Herkesin demokratik bir hakkı var, kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Hatta Milli Takımı da desteklemek zorunda olmayabilirsiniz ama Milli Takım kaybetsin diye de beklemenin hoş olmadığı kanaatindeyim. Evet bunun bilincinde olarak en kötü gününde A Milli Takımın yanında olmak istedim. Evet taraftar iyi olanı alkışlar, kötü olanı da eleştirir, yuhalar ama konu 'Milli' olunca başta siyaset alanında herkes kadar milliyetçi olan safta yer alan biri olarak bunu futbolda da göstermek adına Milli formamı giyip destek olmak için orada olacaktım. Hem her şeyden önce takımın üzerine serpiştirilen ölü toprağı üstümüzden kaldırma maçıydı bu maç...

Özgüveni kaybolan Semih Kaya'ya destek olmak için gidecektim.

Selçuk İnan'ın G.Saray'a geldiği ilk yıllardaki şaşalı futbolunu tüm kamuoyuna hatırlatmak ister diye tribünde yerimi alacaktım.

Atletico Madrid'deki futbolunun yarısını dahi Milli Takıma veremeyen Arda Turan'ın sorumluluk alıp takımını uçuracağını beklediğim için Arena'ya gidecektim.

Gökhan Töre'nin şahsı adına çıkan onca olumsuz haberden sonra hırs yapıp, kariyerindeki en iyi A Milli maçını oynayacağını hayal ettiğim için bu anı canlı izlemek adına orada olacaktım.

Caner'in Gökhan Gönül'ün sağlı sollu bindirmelerine şahit olmak için, Mevlüt Erdinç'in "artık benim zamanım geldi" cümlesinin sahaya yansımasını izlemek için 12.adam olarak bende galibiyetin bir parçası olmak adına bu ana tanıklık etmek istedim.

19 yaşındaki genç yetenek Ozan Tufan'ın enerjisini bir de canlı izlemek ayrı bir keyif olacaktı şüphesiz.

Belki de en önemlisi özellikle Brezilya hezimetinden sonra konu A Milli Takım olunca yine de desteğini çekmeyen iyi günde de kötü günde de takımın yanında olan insanlarla aynı havayı koklamak için gidecektim. Asla ve asla rakibimiz dahi olmayacak Kazakistan'ı belki farklı yenecektik ama bundan sonrası için, güzel yarınları düşleme ve planlama adına bu galibiyete çok ihtiyacımız var. Evet ben Türk Telekom Arena'da olacağım ve maç sonu yazımı da gene buradan paylaşacağım...

2 yorum:

  1. Türkiye kesinlikle bu maçı kazanacak. Ama gruptan çıkması çok zor, daha fazla çalışmalılar.

    YanıtlaSil
  2. Daha fazla çalışsalar bile dediğiniz gibi gruptan çıkmak çok zor. Yani bize bağlı değil sadece ve rakiplerimizin puan kaybı yaşaması ve bizim 7 maçın en az 6 tanesini kazanmamız şart...

    YanıtlaSil