30 Nisan 2013 Salı

9 Takımı Çalıştıran Bu Adam Kim?


34 yıllık teknik direktörlük kariyerinde tam 9 farklı takımı çalıştıran bu başarılı futbol adamını tanıdınız mı?

24 Nisan 2013 Çarşamba

Bir Futbol İhtilali... Yeni Kral Bayern Münih...

İki takım açısından da bakarsak; hakem ve yan hakemler tabelayı etkilediler ama sahada oynanan oyunu asla!

Bir futbol ihtilali yaşandı 23 Nisan 2013 Salı gecesi...


Son 10 yıla damga vurmuş, dünyanın en iyi futbol takımı Barcelona'nın bu kadar saha içinde aciz duruma düştüğü bir maçı ben hatırlamıyorum. Kazanmayı bırakın sadece bir gol atmak için bile hiçbir şekilde mücadele edemeyen, ayakta zor duran, Messi'sinden Xavi, İniesta'sına kadar sapır sapır dökülen ve Alman Panzeri'nin mükemmel futbolu karşısında etkilenip oyuna bile müdahale edemeyen bir Vilanova vardı dün gece...





Bayern Münih;

1-0'ın yetmeyeceğini biliyordu.

2-0'ın yetemeyebileceğini Milan örneğinden biliyordu.
3-0'ın bir hayli rahatlattığını ama temkinli olacaklarını biliyorlardı...
Sürekli golü düşündüler, asla skoru korumaya çalışmadılar.
ve 4-0'ı bulunca anladılar ki, finalin kapısı tamamen aralandı. 10 dakika daha devam etse maç, 5. gol bile gelebilirdi.


Hatta Barcelona'lı futbolcular dahi maçtan sonra "Ezildik, hiçbir şansımız kalmadı, final için mucize lazım" açıklamalarıyla özeleştiri yapıp gerçeği analiz ettiler... Bayern'de kötü oynayan bir futbolcu yoktu, Barca'da ise iyi oynayan, vasatı geçen bir futbolcu bile yoktu... Manuel Neuer 27.kez bir maçta kalesini gole kapatırken Victor Valdes, hayatının en zor maçlarından birini oynadı...

Barcelona'ya öyle baskı kurmak , presin karşılığını almak, bir düzine gol pozisyonuna girmek, 8'i ilk yarıda olmak üzere toplamda 11 korner kullanmak ve maç boyu sadece 2 pozisyon vermek BİR FUTBOL İHTİLALİDİR... Bir gövde gösterisidir, "Yeni kral benim" diyebilmek ve dedirtebilmektir...




İkinci maçta, Barcelona mucizeyi deneyecek ama Bayern Münih'in deplasmanlarda daha iyi oynadığını ve kolayca gol atabildiğini bu sezon ki performanslarından rahatlıkla görebiliyoruz. Bir de maç sonrasında özellikle sosyal medyadaki abilerimizin yada sadece kendi tuttuğu takımın maçlarından başka bir maç izlemeyenlerin, "Bu Bayern ne futbol oynuyor arkadaş, onların ki futbol ise bizimki ne?" gibi 3.sınıf yazılar yazıyor. İyi de abiler, kardeşler Bayern Münih sezon başından beri bu futbolu oynuyor ve bir çuval golü takım ayırt etmeden herkese atıyor, Barcelona son örneği oldu sadece...

Bir mucize olmazsa, son 4 yılda 3 Şampiyonlar Ligi Finali... Saygıyı, övgüyü sonuna kadar hakediyorlar...


Kısacası, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda bir futbol ihtilali yaşandı ve çok pas yaparak rakibi boğan, Messi önderliğinde her rakibe kolayca gol atan, attığı kadar da kaçıran, tüm dünyanın karşısına korkarak çıktığı takım olan Barcelona devri çok ağır bir yara aldı ve bu sezonun tartışmasız en iyi, hatta dünyanın şu an en formda ve en iyi takımı Bayern Münih'e krallığı kaptırdı...


twitter.com/serdarsozkesen

19 Nisan 2013 Cuma

Futbolun Mizahi Yönü - 5

2012 - 2013 futbol sezonun bitimine yaklaşık olarak 1 ay kala ben yine kafaları dağıtmak, futbolun mizahi tarafına da atıfta bulunmak adına 2 ay önce başlattığım serinin 5.sini sizlerle paylaşmak istedim...

Malum, çoğu takımın taraftarı takımının içinde bulunduğu yarışın sıkıntılarıyla uğraşırken, ben hep burada futbolun güzel bir oyundan ibaret olduğunu ve mizahi, gülmece tarafının da olduğunu düşündüren ve hissettiren eğlenceli fotoğraflardan oluşan bir seri başlatmıştım...

Lafı fazla uzatmadan, serinin ilk 4 bölümünü de tekrar hatırlattıktan sonra 5.bölüme başlıyoruz :)

Futbolun Mizahi Yönü 
Futbolun Mizahi Yönü -2
Futbolun Mizahi Yönü -3
Futbolun Mizahi Yönü -4

Ballon d'Or ödülüne farklı bir bakış :)
Geçen sezon en zayıf halka Chelsea kupayı kazanmıştı. Bu sezon?
Tavus kuşuna dönen Neymar, acaba hangi takıma gidecek?
Hepimiz Messi'yiz yada öyle olacağız, başka yolu yok!!
Robben, her şekle uyar, çok amaçlı :)
Messi - Ronaldo finali olur mu bilmeyiz ama hiç de kolay olmayacak.
Yorumsuz :)
Tam da beni anlatıyor. Senin dünyan, benim dünyam :)

17 Nisan 2013 Çarşamba

Yaşayan Efsaneler... Giggs & Scholes


Efsane kelimesi, futbol için fazlasıyla derin anlamlar içermekte. O kelimeyi açıkçası her futbolcu, her teknik adamın adının yanına gönül rahatlığıyla yazamazsınız. Yazmanız için içinize tam anlamıyla sinmesi ve futbolseverlerin neredeyse tamamının söz birliği etmişcesine sizler gibi düşünmesi gerekir.

Böylesine ağır ve her sporcuya nasip olmayacak olan o kelimeye, yani EFSANE kelimesinin yanına yakışacak, 'cuk' diye oturacak ve milyonlarca futbolseverin de 'okey' cevabını vereceği isimlerden 2 tanesini bugün blogumda paylaşacağım...

Ryan Giggs (39) ve Paul Scholes (38)... Giggs 22 yıl, Scholes ise 20 yıldır Manchester Unıted forması giyiyor ve bunca zaman içerisinde yaşadıkları şampiyonluklar, kazandıkları kupalar, örnek profesyonellikleri, sahadaki duruşları, gençlere örnek oluşları ve futbola olan üstün hizmetleriyle birer "Yaşayan Efsane" konumundalar...

Şu an M.Unıted forması giyen Welbeck, de Gea, Rafael henüz 22 yaşındalar. Yani Giggs, bu takımda futbol oynamaya başladığında daha yeni doğmuşlardı... Smalling, Büttner, Cleverley ve Kagawa ise 1 yaşındalardı...

Yani uzun lafın kısası... Kimler geldi, kimler geçti, onlar hep orada kaldı. Sir Alex Ferguson'dan sonra kulübün anahtarlarının verileceği birileri varsa, onlar mutlaka Giggs ve Scholes'dur...



twitter.com/serdarsozkesen

15 Nisan 2013 Pazartesi

Fantastik golcü... Zlatan İbrahimovic...

Futbol denilince akla sadece Messi ve Ronaldo mu geliyor? Hayır, hayır sadece 2 kişinin tekelinde olamaz futbol... Tamam bu 2 oyuncunun futbola kattıkları değer, sahip oldukları olağanüstü yetenekler, tüm dünyadaki futbolculardan kendilerini bir adım öne çıkarsa da... Bazı özel futbolcular da var, kendilerine has yetenekte ve bir o kadar da futbolun farklı yönlerine değer ve renk katmakta...

Kimden mi bahsediyorum? Zlatan İbrahimovic... Muhteşem CV'sine sırasıyla Ajax, Juventus, İnter, Barcelona, Milan ve PSG takımlarını sığdırmayı başaran fantastik bir golcü...

Böylesine üst düzey ve zirveye oynayan takımlardaki performanslarına baktığımızda hepsinde layıkıyla oynadığını, futbol sahalarında ender görülecek derecede goller attığını, futbolun görselliğine muhteşem bir renk kattığını söyleyebiliriz...


Topuk gollerinin babası... Hemen hemen attığı her golde ayrı bir yetenek, ayrı bir estetik, ayrı bir gol vuruşu... En olmadık zamanlarda en olmadık gollerin baş aktörü... Fizik kurallarını alt üst eden, 'yok artık' dedirten golleri atan futbolcuların en önde gelenlerinden... İşte bu yüzden kendisinin bir de lakabı var : "İbrakadabra"... 

1,95'lik boyuna rağmen müthiş esneklik, sürat, denge ve topu filelerle en güzel şekilde buluşturma yeteneği... Rakip savunmaların başına döndüren driplingleri, ufak bir açı bulduğunda dahi kaleyi gören hünerli ayakları, yeri geldiğinde 2 metrelik hava topunu ayağıyla kontrol edebilecek kadar da kendine öz güveni çok yüksek olan, özellikleri itibariyle sahalarda bir benzeri olmayan sıradışı bir golcü...

Hiç mi eksiği yok? Tabiiki var. Biraz hırçın... O kadar da olsun...

Topuk, rövaşata, vole, frikik, çalım, aşırtma... Her cinsten golü var İsveçlinin... Herbiri birbirinden güzel, birbirinden farklı ve herbiri izlenip izlenip tekrar izlenecek düzeyde... Herbirinde akıl, sezi ve yetenek üçlüsünden işaretler ve dersler var... Daha yakın zamanda İsveç Milli formasıyla İngiltere'ye ceza alanının dışından attığı akıl almaz rövaşata golü hala akıllarda... İşte doya doya seyredeceğiniz, bir tane bile sıradan diyeceğiniz golü olmayan İbrahimovic'in muazzam golleri...

                              Sonuna kadar izleyin, çünkü o, bunu hakediyor.

twitter.com/serdarsozkesen

10 Nisan 2013 Çarşamba

Küllerinden Doğdular... Dortmund Efsanesi...

Adeta küllerinden yeniden doğdular... 

90'lı yılların ikinci yarısından 2000'li yılların başındaki zamanlara kadar olan dönemde Dünya Futbolu'na armağan ettikleri Möller, Sammer, Riedle, Chapuisat, Lehmann, Wörns, Bobic, Koller, Amoroso, Rosicky, Ricken dönemindeki şaşalı futbollarına geri döndüler... 1997'deki Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları, 1998'deki Ş.Ligi yarı finali ve 2002 UEFA Finali hep bu futbolcuların eserleriydi... 

Çok başarılı ve bir o kadar da sempatik bir teknik adamları var... 

Jürgen Klopp... Hem enerjik, hem yetenekli, hem özgüveni çok, hem de başarıya fazlasıyla aç... O, şüphesiz şu an dünyanın en iyi 5 teknik adamından biri...




Bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde mağlup olmayan tek takım durumundalar... Real Madrid, Manchester City ve Ajax'ın olduğu ölüm grubundan kimselere yenilmeden lider çıktılar, güçlerini tüm dünyaya ispatladılar... 

Tüm maçlarında maçı domine eden, üstün olan taraf hep onlardı... 

İdeal kadrosundaki oyuncuların % 90'ı 25 yaşın altındaydı ve neredeyse tamamının Şampiyonlar Ligi tecrübeleri de yoktu. Tecrübeleri yoktu derken en fazla maça çıkan futbolcuları, şu an itibariyle 21 maç ile takımda 12.yılını geride bırakan Sebastian Kehl. 16 kez oynayan kalecileri Weidenfeller ise ikinci sırada. Gerisini artık siz düşünün...

Tecrübe açıklarını, inanmış hocaları ve gençliklerinin verdiği enerji ve istek ile kapattılar. Her maça aynı konsantre ile çıkmak her takımın harcı değildi... 

Dünya Futbolu'na son birkaç yılda büyük yıldızlar kazandırdılar... Nuri Şahin, Kagawa, Lewandowski, Reus, Götze, Subotic, İlkay, Hummels... Bazılarını zamanla büyükler kaptı, kalanları için de 'dev'ler adeta kapıda bekliyorlar... 

En son Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final rövanş maçında Malaga karşısında bir mucizeye imza attılar. 90.dakikasına hem de seyircisi önünde 2-1 mağlup giren Dortmund, önce 90+1'de, sonrasında da 90+2'de bulduğu 2 golle rakibini 3-2 yenip, devler liginde yarı final vizesi aldılar. Son dakikalardaki bu 2 gol, bizi 1999 Şampiyonlar Ligi Finali'ne Manchester Unıted - Bayern Münih maçına götürdü. O gün, son dakikaya 1-0 önde giren Bayern, 90.dakikalarda yediği 2 golle kupayı kaybetmişti. Bu defa ise kazanan Almanlar oldu...

Yıllardan beri Almanlar denince akla ilk gelen takım olan Bayern Münih'e de, hem Bundesliga'da hem de Avrupa'da eşlik ediyorlar artık... 




... ve artık onlar bugün Avrupa'nın 5.büyüğü konumundalar... 

... ve hemen hemen her takımın da eşleşmekten korktuğu, saygın ve marka bir kulüp oldular... 

Gerek teknik adam duruşları, gerek futbolcularının sahadaki inanılmaz futbol iştahı ve gerek de her maç tribünlerini dolduran 70.000 seyircisiyle Dortmund, son yılların en fazla gelişme gösteren takımı konumunda... 

İyi ki varsın Jürgen Klopp, bizlere bu denli harika bir takımı izlettirdiğin için...


                            Dortmund seyircisinin Malaga maçındaki fantastik koreografisi...

5 Nisan 2013 Cuma

Gol Çizgisi Teknolojisi...

"Top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi?", "Gol mü değil mi?" Ya da "tamamı geçti mi geçmedi mi?"

"O golü hakem görse maçın gidişatı çok değişirdi..."

"O golü hakem görseydi kesin kazanırdık, hakem resmen 3 puanımızı elimizden aldı..."


"Allah'tan hakem göremedi de, berabere kaldık..."


"İyi de kardeşim, hakem nasıl görsün o pozisyonu ya, adam topa o kadar hızlı vurdu ki, biz bile ekran başında 40 defa izleyince karar verebiliyoruz..."


.......

Bu tarz taraftar yada yorumcu sözleri uzar da gider. Fakat her söz tek kapıya çıkar :

Maalesef kale çizgisinin tamamını geçip gol değeri kazanmayan her pozisyon, maçların direkt sonucunu etkiliyor ve ister istemez de maçın en çok konuşulan olayı oluyor. 



Daha yakın zamanda F.Bahçeli Sow'un füzesi kale çizgisinin tamamını geçtiği halde, yan hakemin kesinlikle göremeyeceği ve takip edemeyeceği ve dolayısıyla da bir fikir beyan edemeyeceği bir süratle direğe çarpıp tekrar oyun alanına döndüğü pozisyonu gördükten sonra da artık haklı olarak herkes 'Futbolda teknoloji devrimi' yapılmasını her zamankinden daha yüksek sesle söylemeye başladı... FİFA'nın da bu konuda somut bir adım atmak istediğini zaten biliyorduk ve onlar da tüm dünyada artan bu tarz şikayetlerin ardından gol çizgisi teknolojisini uygulamaya karar verdi...

Hatta FİFA, bu konu hakkında geçenlerde resmi sitesinde duyuru yayınlayarak, uzun süredir üzerinde çalıştıkları ve 2014 Brezilya Dünya Kupası'nda uygulamaya almaya planladıkları gol çizgisi teknolojisinde hangi firmayla çalışacaklarını dahi açıkladı. Yapılan açıklamaya göre FIFA 2014 Dünya Kupası'nda Alman GoalControl firmasının geliştirdiği 4D gol çizgisi teknolojisi kullanılacak. Söz konusu sistemde 14 adet yüksek hızda çalışan kamera, kale çizgilerini rutin olarak izleyip gol pozisyonları hakkında hakemlere bilgi akışı sağlayacak.

Topun çizgiyi geçip geçmediğini büyük bir kesinlik yüzdesi ile saptayabilen sistem sadece 1 saniye içinde hakeme sinyal gönderebiliyor. Ayrıca aynı sistemde futbol topuna ilave hiçbir aparat takılmadan ve bu sayede futbol topunun olağan yapısı değiştirilmeden yüksek çözünürlüklü görüntü alınması ve bu görüntülerin hakemlerle paylaşılmasını da sağlıyor. 




Umarım 2014 Dünya Kupası ile beraber bu tarz çizgiyi geçti mi, geçmedi mi kargaşası / karmaşası yaşamadan pozisyonların herkes tarafından aynı şekilde görüldüğü ve yorumlandığı bir düzene geçeriz de futbolumuz, biraz daha renklenir...

Çizgiyi geçen fakat gol sayılmayan birçok pozisyon var ve hepiniz de en az 1 tane sayarsınız eminim ki... Almanya - İngiltere 2010 Dünya Kupası maçında Lampard'ın çizgiyi geçen ama gol değeri kazanmayan ve maçın gidişatını direkt etkileyen şutu... Yada Ukrayna - İngiltere Euro 2012 maçında İngilizler 1-0 öndeyken Ukrayna'lı Devic'in şutunda topun tamamının çizgiyi geçtiği halde hakemin golü vermemesi ve İngilizlerin 1-0 ile çeyrek final vizesi alması... Bu örnekler uzar da gider... 

Fakat ben size bir başka örneğin videosunu izletmek istiyorum. Hatırlayanlar zaten hemen "evet, bu da vardı" diyecekler... Tarih 4 Ocak 2005. İngiltere Premier Lig maçı... Manchester Unıted, sahasında Tottenham takımını ağırlıyor.  Maçta gol olmuyor, fakat dakikalar 90'ı gösterdiğinde Tottenham atağında ortasahadan rastgele vurulan bir şut, kaleci Carroll'dan sekip, çizginin tamamını - hatta 3-4 top bile girecek kadargeçtiği halde gol değeri kazanmıyor ve bir takım daha 'çizgi mağduru' olarak tarihteki yerini alıyordu...


twitter.com/serdarsozkesen