25 Aralık 2012 Salı

CM 01-02 : Veteranlar Savaşı...

Bugün gelin gündemdeki futbolu değil de hatıralardan bir demet yapalım ve çoğu futbolseverin henüz genç yaşlarda tanışmış olduğu efsane bir futbol oyunundan söz edelim...

Evet herşey 2001'in Kasım ayında başladı... O sıralar Edirne'de üniversite eğitimine devam ettiğim yıllarda bir internet kafede tanışmıştım o renkli oyunla... Heyecanla monitörüne baktığım kişiyi tanımıyordum ama oynadığı oyun fazlasıyla dikkatimi çekmişti. Evet adam resmen Galatasaray'ın teknik direktürü gibi davranıyor, oyuncu alıp, oyuncu satıyordu. Her maça değişik taktikler yapıyor, kaybedince çok sinirleniyordu. Bu oyun şüphesiz beni çok etkilemişti. Oyunun adını sordum heyecanlı bir ses tonuyla. "Championship Manager 01-02" dedi...


O günden sonra oyunu baya bir hatmedip, hangi oyuncuların gelecekte parladığını, oyun stratejilerini öğrenip, tatbik edip farklı takımlarla sayısız kupa kazandım. Nihayetinde oyunu İstanbul'da oturduğum yerdeki internet kafeye getirdim. İlk başlarda tabiiki insanlar tuhaf gözle karşıladılar ama sonrasında 1-2-3 kişi derken onlarca kişiye oyunu tanıtıp, iyi birer teknik direktör yaptım hepsini :)




İşin en ilginç ve dikkat çekici noktası ise, oyunu yapan kişilerin çok çok mükemmel bir şekilde futbolcu izleyip muhteşem öngörüş yetenekleriyle geleceğin yıldız oyuncu adaylarını ortaya çıkarmaları oldu. Ha, patlamaya yapamayıp elde patlayan yıldız adayları da olmadı mı, tabiiki oldu : Aghahowa, Tsigalko, Okoronkwo, Kerr vd... En basitinden şunu sorayım sizlere : Siz bundan 11 yıl önce Robben, Terry, Tevez, Mexes, J.Cole, Kallstrom, Aimar vd. gibi oyuncuların sadece bir kaç sezon sonra dünyanın en yetenekli futbolcuları arasında olacağını yada büyük kulüplere imza atacağını tahmin edebilir miydiniz?


Bundan tam 11 sene önce, geleceğin büyük yıldızları olacak yada büyük takımlara imza atacak yada 20'li yaşlarının başında fakat her daim adından söz ettirecek futbolcuların şimdilerde kariyerlerinin sonlarına yaklaştığını görüyoruz. Bende nacizane daha çok efsane oyun CM 2001'den tanıdığım - sevdiğim - hayran kaldığım ve hala aktif futbol yaşantılarına devam eden büyük futbolcuları sıraladım. Toplamda 22 oyuncu seçtim ve bununla beraber 2 takım oluşturdum. Seçimlerimi yaparken aktif profilleriyle beraber Avrupa'da futbol hayatlarına devam etme kıstaslarını ekledim. Açıkçası 22 oyuncuyu seçerken fazlasıyla zorlandım ve ortaya böyle bir tablo çıktı. Tabiiki herkesin seçimleri farklılık gösterebilir. Fakat bu veteran kadroyu hangi lige koyarsan koy, sanki şampiyonluğa oynar gibi görünüyor :)


AS KADROM : 2000'li yılların efsane taktiği 4-4-2 ile mücadele edeceğiz...




Buffon 34 - Juventus                         

Carragher 34 - Liverpool
Ferdinand 34 - M.Unıted
Puyol 34 - Barcelona
Zanetti 39 - İnter

Gigs 39 - M.Unıted

Pirlo 33 - Juventus
Van Bommel 35 - PSV
Totti 36 - Roma

Milito 33 - İnter

Klose 34 - Lazio


YEDEK KADROM : Efsane hoca Capello'nun 4-4-2'si kolay kolay bozulmaz :)




Abbiati 35 - Milan                            

Yepes 36 - Milan
Samuel 34 - İnter
Gallas 35 - Tottenham
Neville 35 - Everton

Scholes 38 - M.Unıted

Lampard 34 - Chelsea
Ambrosini 35 - Milan
Aimar 33 - Benfica

Pizarro 34 - B.Münih

Toni 35 - Fiorentina



CM 01-02'de etkileyici bir kariyer hikayesi okumak için mutlaka ziyaret edin. Geniş fotoğraf albümü ile bir yıllık CM hikayesi... goo.gl/UzHW8R


twitter.com/serdarsozkesen

17 Aralık 2012 Pazartesi

Son Dünya (Maya) Derbisi (!)

Bir sözde dünya derbisini daha (Yurt dışından sadece 18 basın mensubunun izlediği) atlattık kazasız belasız... Maya takvimine göre son dünya derbisi olması münasebetiyle de bir hayli dikkat çekici bir maçtı...

Kalemimden bu maça yansıyan notlarım ise şu şekilde:

Maç öncesi teknik adamların takımlarını oynatma biçimleri, kadro derinliği, saha avantajı gibi sebeplerden dolayı Galatasaray'ın bir adım önde maça başlayışı...

Tribünlerdeki kareografinin mükemmelliği...

Volkan Demirel'in artık klasik haline gelen G.Saray deplasmanlarındaki olağanüstü performansının sekteye uğraması...

Selçuk İnan'ın bir Fenerbahçe maçında daha frikikten gol atması...

Bekir'in akıllardaki yerini koruyan muhteşem röveşata golünden sonra yine aynı güzellikteki kafa golü, fakat bu defa yanlış adrese...

Fenerbahçe'nin Alex'ten sonra gözle görülen lider oyuncu eksikliğinin direkt maça etkisi... Arkadaşlarını yönlendirecek, sahadaki uyur -gezer mücadeleye isyan edecek bir futbolcunun olmaması, kritik anlarda kimsenin sorumluluk alamaması...


Fatih Terim'in küçük - büyük rakip dinlemeden her maçına çift forvetle çıkması ve kendisi için her önemli / kritik maçtan (Manu, Braga, Cluj) alnı ak çıkması... Buna karşılık artık 11-12 yaşındaki çocukların dahi ezbere bildiği bir ilk 11 ile sahaya çıkan, risk almayı ve ezber bozmayı sevmeyen Aykut Kocaman'ın klasik 4-2-3'i (pratikte 8-1-1'i)...

F.Bahçe'nin deplasman fobisi ve hep ilk golü yedikten sonraki 'kıpırdanma' havası... Sahadaki ruhsuz oyun sonrası, en azından "Forma kazanır" diyen taraftarların haklı tepkisi... Deplasmandaki 8.maç sonucunda hala alınan tek galibiyet. (Lig sonuncusu Akhisar

F.Bahçe'nin Kuyt ve Sow'dan başka tabelayı değiştirecek derecede yaratıcı oyuncu eksikliğinin sezon başından beri olduğu gibi pozisyon eksikliğine sebep olması ve kaçınılmaz son... F.Bahçe'nin orta saha 4'lüsünün (Cristian - M.Topal - Meireles - Caner) ceza alanına attığı 12 'top'a karşılık rakibi G.Saray'ın (Selçuk - Melo - Amrabat - Hamit ) bu alanda 25 rakamına ulaşması... Sow'un neden 3 büyükler arasında en az topla buluşan santrfor olduğunun net bir şekilde sahaya yansıması...

Genel olarak beklentilerin aşağısında bir futbol anlayışı... Rakipleri Beşiktaş'ın iştahlı, pozitif oynayan ve rakibini de oynatan futbol rengine 2 takımın da yaklaşamaması... 

Burak Yılmaz gibi bir santrforun yaptığı 7 faulle açık ara maçın en çok faul yapan futbolcusu olmayı başarması... Burak - Umut ikilisinin gol atamadığı 3. maç olması...

Hasan Ali Kaldırım'ın futbol hayatındaki ilk resmi golünü bir G.Saray maçında ve sağ ayakla atması...


Meireles gibi bu lige 'fazlasıyla profesyonel' bir futbolcunun oyundan çıkarken hakeme yaptığı 'çirkin' hareketler ve kulübüne, kariyerine, taraftarlara ve en başta futbola ihanetin fotokopisi...

G.Saray'ın son 2 yılda derbi maçlarda aldığı sonuçlarla F.Bahçe üzerindeki psikolojik baskı ve başarısız sonuçlarının silinmesi (Son 6 maçta 3G, 2B, 1M) ve sonuç olarak tablonun F.Bahçe aleyhine dönmesi...

... ve vasatın üzerine çıkmayan / çıkamayan 2 takımın mücadelesinde rakibinden biraz daha olumlu işler yapan G.Saray kazandı ve ilk yarıyı lider bitirmeyi garantiledi...

twitter.com/serdarsozkesen

10 Aralık 2012 Pazartesi

'Hatalıyım' Demek Büyük Bir Erdem...

Tarih 17 Kasım 2012... Eskişehirspor - Fenerbahçe mücadelesi...Hani günlerce konuşulan Fırat Aydınus'un Caner'i haksız yere oyundan attığı ve 1-1'lik sonuçla biten maç... Hani, maç 0-0 devam ederken 26.dakikada Eskişehir'li Veysel ile Fenerbahçe'li Caner'in ikili mücadelesinden sonra Veysel'in faule maruz kaldığını düşünerek, "Bunu da mı vermeyeceksin lan" sözünü edip pozisyondan uzaklaşması ve hakem Fırat Aydınus'un bu sözü duyduktan sonra arkasına baktığında olay yerinde sadece Caner'i görüp tamamen kendi inisiyatifiyle F.Bahçe'li oyuncuya kırmızı kartı çıkardığı an...

Çok tartışıldı, yazıldı, çizildi... Fırat Aydınus, 4.hakeme neden sormadı, o söze kırmızı kart çıkarılmalı mıydı? Hakemin Caner'e takıntısı mı vardı? Komplo teorileri uzadı da gitti. Sonuç çok net: Kamuoyu hiç bir şekilde tatmin olmadı...

................

Tarih 8 Aralık 2012... Yani söz konusu maçtan 3 hafta sonrası. Yer Signal Iduna Park. Dortmund, sahasında Wolfsburg'u ağırlıyor ve maçtan önce net bir şekilde favori olan taraf. Henüz 6.dakikada öne geçer ev sahibi. Maçın kıvılcımını yakacak o talihsiz pozisyon ise 35.dakikada yaşanacaktır. O dakikada Dortmund'lu Schmelzer'in çizgi üstünde topa elle dokunduğu yorumunu yapan orta hakem Wolfgang Stark, penaltı kararı verir ve maç 1-1 olur. 10 kişi kalıp morali bozulan Dortmund, ilk yarı bitmeden ikinci golü de kalesinde görür. İkinci yarı 2-2'yi yakalasa da 73'te bir gol daha yer ve maçı 3-2 kaybederek Bayern'in tam 14 puan gerisinde şampiyonluk hayallerini Kaf Dağı'nın ötelerine bırakır...
Maçı izleyen her insan, kararın % 100 hatalı olduğunun ve maçın kırılma anının olduğu konusunda hemfikir. Peki Dortmund 1-0 öndeyken olan bu hatalı karar ve sonrasında 10 kişi kalan takımın hakkı yenmemiş midir? Tabiiki öyle ama hakem de hata yapar evet, onlar da bizler gibi insanlar. Herkes gibi onlar da hata yapmaya meyillidirler. Bizim bazen TV başındayken tekrar tekrar izlediğimiz ve 3-4 dakikada bile net yorum sahibi olamadığımız pozisyonlara 'an'lık kararlar vermeleri gerekiyor... Şüphesiz hakemlik her açıdan ÇOK ZOR bir meslek...

Burada Stark'ın nasıl bir hakem olduğunu sorgulayacak değilim. Sadece hatırlatma babında şunu ekleyebilirim; 19 Eylül'de Old Trafford'daki M.Unıted - G.Saray mücadelesinde Umut'un pozisyonuna penaltı çalmayan ve maç boyu kararlarında tutarsızlık gösteren ve hatta Almanya dahil birçok ülkede de acımasızca eleştirilen hakemdi kendisi...

Çok eleştirilse de / eleştirsek de maç sonrası Stark'ın açıklamaları ise başta bizim ülkemizdeki hakemlere ve tüm dünyaya ders verecek ve kamuoyunu da fazlasıyla rahatlatacak düzeydeydi. Stark, maçtan hemen sonra, Fırat Aydınus'un yapamadığını yaparak "Soyunma odasında pozisyona tekrar baktım ve ne yazık ki gördüğümü yanlış yorumlamışım. Gerçekten üzgünüm. Böyle bir hata olmamalıydı. Kırmızı kart ve penaltı tamamen yanlış bir kararmış." diye konuştu. Bu açıklamadan sonra Almanya Futbol Federasyonu'da kırmızı kart gören Schmelzer'e ceza verilmeyeceğini açıkladı. 

Nereden nereye işte... Bir yanda hatasını hemen kabul eden ve özür dileyen bir hakem... Diğer yanda ise sus pus olan TFF, Merkez Hakem Kurulu ve konuşma yasağı olan Fırat Aydınus... Artık zincirleri kırmak lazım, bu kötü gidiş polemikleri, tartışmaları, kavgaları her zaman fitilleyecektir ve sonunda da her zamanki gibi Türk Futbolu kaybedecektir...



twitter.com/serdarsozkesen